Türkiye tarihiyle ilgili sağ-sol çatışması genelde insanların 1970'li yıllarda yaşanan halka kadar inen sert gerilimler, ölümler ve 1980 darbesiyle biten süreci anımsatır. Ancak bu romandaki sağ-sol çatışması 1930'lu yılların sonu ve 1940'ların başlangıcından bahseder. Dönemin aydınlarının (Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, nihal atsız) birbirlerini komünist, solcu, sağcı ve aşırı ırkçı oldukları için suçladığı bir zamanda romanın baş karakteri Mustafa Ural'da kendini bu çatışmada bulur. Aslında Mustafa Ural, kitabın yazarın Rıfat Ilgaz'ın kendisidir. Kitapta kendi hayatının geçirdiği evreleri de anlatan Ilgaz, II. Dünya savaşı dönemi Türkiye'sinin panoramasını okuyucuya aktarmaktadır. Öyle ki hepimizin olmazsa olmazı çay konusunda bile ülkede bir kıtlık vardır ve çayı herkes içemez bunun yerine ülkede ıhlamuru kaynatıp içmek moda olmuştur. Rıfat Ilgaz'ın akıcı bir uslupla II. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin siyasi durumunu anlattığı Karartma Geceleri kitabını öneririm, iyi okumalar dilerim.
Ne güzel şey hatırlamak seni :
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
lçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti....
Öptü beni: " - Bunlar, kainat gibi gerçek dudaklardır, " dedi
Bu ıtır senin icadın değil, saçlarımdan uçan bahardır, dedi
İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde:
Körler onları görmese de, yıldızlar vardır, dedi.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bur de ömrümüz.
Su serin,
çınar ulu,
ben şiir yazıyorum,
kedi uyukluyor,
güneş sıcak,
çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl,
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hattâ bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.