Başarısını ancak kişi kendisi tanımlayabilir ; başkaları değil Kişi başarısını ya da başarısızlığını, kendi temel değerlerini yaşamında ne kadar yansıttığına bakarak belirler.
Kitabı okumaya başladığımda Timur adlı bir üniversite öğrencisinin hoşlandığı bir kıza evlenme teklifi etmesiyle başlıyor. Timur kız tarafından arkadaş olarak görüldüğü için bu durumu kabullenemiyor üzüntüden yolda karşıya bile geçmiyorken bir yaşlı adam tarafından yardım görüyor ve adam onun kafasının karışıklığını fark ederek ona yardımcı olmak için sahafçı olduğu dükkanın adresini veriyor.
Kitapta en çok 'paradigma' ve 'kalıplaşmış' ibarelerden çok fazla değinilmiş. Kitapta ilgimi çeken bir şeylerden biri de bundan 25 30 sene önce bile yaşanan olayların gerçekleşmesine rağmen hala kimsenin sesini çıkaramamış olmasıdır.
Örneğin, Türkiye'de eğer toplumu sarmış bir "uyuşturucu" sorunu yoksa veya "uyuşturucu kaçakçılığı" bir ulusal sorun niteliği kazanacak kadar büyümüyorsa, asıl sebep siyasi iktidarın o konuya ciddiyetle eğilmiş olmasıdır. Ama "vergi kaçakçılığı" baş edilemez bir sorun olarak ortada duruyorsa - ki Türkiye'de özellikle 1950'den bu yana öyledir - biliniz ki , "vergi kaçırılmasına " siyasi iktidar göz yumuyordur. Çünkü desteğini, vergi kaçıran kesimlerden aldığı inancındadır.
"Türkiye'de trafik kazaları önemsenmiyor, çünkü insanın değeri yok. İnsan değeri olmayınca, trafik kazalarında kaç insan kaybettiğimiz üzerine düşünmek anlamını yitiriyor."