Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Onur Göztepe

Onur Göztepe
@onurgoztepe
yatırım tavsiyesi değilimdir
Ankara
542 okur puanı
Mayıs 2015 tarihinde katıldı
Biri sana gülerse ona acıyabilirsin; ama sen ona gülersen asla kendini bağışlayamazsın. Ve biri seni incitirse bunu unutabilirsin; ama sen birini incitirsen hep hatırlarsın
Reklam
Hayatın kalbine ulaştığında, kendini ne günahkârlardan üstün ne de peygamberlerden aşağı görürsün.
Büyük bir acı ya da büyük bir sevinç olmadan içindeki gerçek ortaya çıkmaz. Eğer kendi gerçeğin açığa çıksın istiyorsan, ya güneşin altında çıplak dans etmeli ya da kendi çarmıhını taşımalısın.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Âşıklar birbirlerine sarılmaktan çok aralarındakini kucaklarlar
Yalnızca güzelliği keşfetmek için yaşarız, başka her şey bir bekleyişten ibarettir.
Reklam
Yaşamın özüne ulaştığında, her şeyde güzellik bulursun, hatta güzelliği görmezden gelen gözlerde bile.
When Life does not find a singer to sing her heart she produces a philosopher to speak her mind. Hayat, kalbini övecek bir şarkıcı bulamadığında, aklını konuşacak bir filozof doğurur.
You drink wine that you may be intoxicated; and I drink that it may sober me from that other wine. Siz şarabı sarhoş olmak için içersiniz, bense başka şarapların verdiği sarhoşluktan ayılmak için
I AM IGNORANT of absolute truth. But I am humble before my ignorance 4 and therein lies my honour and my reward. Ben hakikati bilmiyorum. Ama cehaletimin önünde tevazuyla eğiliyorum. Övüncüm de bundadır, kazancım da.
Humanity is a river of light running from the ex-eternity to eternity. İnsanlık, ezel vadilerinden ebed denizine akan bir ışık nehridir.
Reklam
Remembrance is a form of meeting. Forgetfulness is a form of freedom. Kavuşmanın bir çeşididir anmak. Unutkanlık bir tür özgürlük.
We were fluttering, wandering, longing creatures a thousand thousand years before the sea and the wind in the forest gave us words. Now how can we express the ancient of days in us with only the sounds of our yesterdays? İnsan, binlerce yıl evvel, deniz ve rüzgârın sözcükleri kendisine hediye etmesinden önce; sık ormanlar içinde kaybolan benliğini arayan, zihni karışmış bir yaratıktı. Durum bundan ibaretken, yalnızca dünü bilen cılız seslerle eski günlerimiz hakkında nasıl yorum yapabiliriz?
It was but yesterday I thought myself a fragment quivering without rhythm in the sphere of life. Now I know that I am the sphere, and all life in rhythmic fragments moves within me. Dün bana, hayat dairesinde kararsızca dalgalanan bir zerreymişim gibi gelirdi. Oysa bugün, çok iyi biliyorum ki o dairenin ben kendisiyim. Ve düzenli zerreleriyle hayat, bütünüyle bende devinmektedir.
Bir istiridye komşu istiridyeye dedi, "İçimde büyük bir sancı var. Ağır ve yuvarlak; ve bana çok ıstırap veriyor." Ve öbür istiridye tepeden bakar bir hoşnutlukla yanıtladı, "Göğe ve denizlere şükürler olsun ki benim içimde hiç bir sancı yok. İçimde ve dışımda her şey iyi ve tamam." O sırada oradan geçmekte olan bir yengeç iki istiridyenin konuşmasını duydu ve içinde ve dışında her şey iyi ve tamam olan istiridyeye dedi, "Evet, iyi ve tamamsın; ama komşunun taşıdığı sancı gerçekte son derece güzel bir inci."
Yani hiçbir kepçe, kazanda olmayanı dışarı çıkaramaz. Ve nefis en çok dil sürçmelerinde tecellî eder, kişinin kendini kontrol edemediği anlarda, neyse o olduğunda, doğal olduğunda, kendi olduğunda. İnsan en çok ne zaman doğal olur ve/veya en çok ne zaman kendi olur? Elbette, kızıp öfkelendiğinde ve/veya şiddetle arzuladığında. Niçin? Çünkü insan ancak kendini (akıl yoluyla) kontrol edemeyecek denli duygularının tesirinde olduğu zamanlar tüm çıplaklığıyla bâtınını gözler önüne serer. En doğal ânı, hakikatte en duygusal ânıdır. En kontrolsüz olduğu an! Bu nedenledir ki ne kadar baskılamaya çalışırsa çalışsın, üslûbu, muhakkak kişinin mizaç ve karakterini ele verir. Zuhurun şiddeti, zuhur edecek olanın (zahir'in) varlığa gelmek iştiyakının şiddetincedir. Varolmak iştiyakı şiddetten yoksun olduğunda, ortada ne cilveden, ne tecelliden eser kalır.
144 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.