ya, peygamberliğin de zamanı var, öyle firavunun yılana çevirdiği asa ile cebelleşirsin de bütün bir geçmi­şin ve kainatın, harun'un diline, davud'un sesine, eyüp'ün kabuklarına, yakup'un gözyaşlarının içine baka baka "kime göre?" diyen devir canlısına ne diyebilirsin?
Sayfa 14
peygamberliğin bittiği yerde ne başlar? hiçbir şeyin yetmediği insana kitap yeter mi?
Sayfa 14
Reklam
kabirler de, ah kabirler de olmasa, dünyanın tutunacak tek taşı da olmasa daha da kayardı her şey muhtemelen.
Sayfa 10
"Derler ki zaten her şey 17. asır da bitmiş, 18. sürükleyici, 19 mukallit, 20 maskara, Allah korusun ilerisi sefalet fidanlığı, esfel hazırlığı, yangın yeri depoluğu, Lut toprağı imiş."
şunu derim ki, dünyada ya­şayan tek bir kişi bile kaldıysa ölüm kurtuluş değil dedikodudur nihayette.
Sayfa 9
"Demek dünya gülünecek yer, yaşananlar bir müstehzi nazar bırakıp terk edilecek şeyler imiş."
Reklam
dünya, sefillerin talip olduğu, talip olmayana da dünyanın talip olduğu yeryüzü küresi.
Sayfa 8
"Her şey onun ne olduğu bilinmiyor ya da yanlış biliniyorken kıymetli."
"Gençtim. İstisnasız her gün öldüm. Ölümüm bana sırlandı. Ölümü de ben yıkadım, mezardan da belli etmeden hortladım. Dirilere saygısızlığım bundandır."
"Gençken ölmeyen ve ömrünün geri kalanını bu ölüyü sürüklemekle geçirmeyen yetişkin olabilir mi?"
Reklam
Bir zamanlar çocuk olduğumu, onu, zamanını ve kokusunu biliyorum. Neler duyduğumu hatırlıyorum. Ezilmiş incir ve ısınmış ot kokusu biraz da beklemiş su ve sanki şurdaki ekmeğin yarısı, bunları alıp çocukluğuma gidebilirim ve yerimi hiç şaşırmadım bulabilirim. Bir oyuk gibi duruyordur eminim. Bir büyük âfete ve devrilen zamana kadar benim çıktığım oyuk olarak kalacak bunu da biliyorum. Ama genç olmaya ait ne bir yerim, ne kokum, ne oyunum var. Gençlik yoksa bu mu demek, yersiz yurtsuz kokusuz bir oyuğa kıvrılamadan çocukluğun yaz güneşi çekilince çöken sis mi demek?
Galiba büyüyordum, belki de büyümüştüm. Bir çocuk olmaktan neydi hatırımda kalan?
"Gençlik içime bir zehir gibi aktı. Yaşıyor olmak, hayat bana bunu enjekte etti; hep eder mi, işi gücü bu mu, kuduz aşısı gibi, mutsuzluk aşısı gibi, içine hayatı kaçırıp sonra da işte yaşatmamak, ne olursa olsun yaşatmamak, ne tuhaf."
"İstediğin daha evvelden bildiğin ve hatta buna sebep özlediğindir."
Sayfa 114 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
"Dünya işte, önden giden arkadan gelene gülermiş, bir bildiği olduğundan mı, nelerin gittiğini görüp kalanla eğleşecek olanın hâline mi, işte böyle bir hâl imiş."
Sayfa 103 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.