Miras.. Bir aile portresinin arka planını resmederken gerçeklere dayalı bir travma hikayesi anlatılıyor.
Bir babanın ölümü ile başlayan, bir ailenin bitmek bilmeyen kakofonisi (her kafadan bir ses çıkması) ile iç içe geçip devam ediyor.
Bergljot, 50'li yaşlarda tiyatro eleştirmenliği yapmaktadır. Partneri, çocukları, torunları, dostları ile birlikte yaşama gücü bulmaya çalışırken miras meselesiyle canlanan geçmişi, aile içi istismar gerçeğini ortaya çıkartıyor. Yıllar içinde ailesinin bir kısmıyla yüzleşme cesaretini bulmuş olsa da hala yüzleşemediği konulara ve aile ilişkilerinde travmalara odaklanan hikayede inandırıcılık savaşının tam ortasında duruyor.
Hikaye, istismar eden ile mağdur olanın hesaplaşmasına değil; suça izin verene ve mağdurun hikayesini dinlemeye odaklı. Bazı sayfalarda alıntılar varken bazı sayfalar hızlı bir zihin akışı ile ilerliyor. Kitapda en başında; hangi an içinde olduğu, tartışmanın neresinde olduğu , tarihi akılda tutmak zor olsa da okudukça okuyucu bu duruma alışıyor. Kitabın sonu, günlük bir konuşma ile şimdiye ulaşıyor.
Avrupalı yarı burjuva orta sınıf eleştirisinin dibine kadar inmiş harika bir roman. Gergin, muzur ve bazen de hayli muzip bir dili var. Sonlara doğru okuyucuyu bir hayli şaşırtan tehlikeli bir karışımın üstesinden ustalıkla gelmiş ve son 10 yılın kült kitaplarında yeri olması gereken önemli bir eser.