kolunun altındaki polisiye romanların kendisine huzur verdiğini anladı. sanki, bu tür romanlar uzak ve sihirli ülkelerde yazıldığı ve yabancı dil öğreten liselerde başladıkları eğitimlerine devam etmedikleri için pişman olan mutsuz ev kadınları tarafından “dilimize” çevrildikleri için herkes her zamanki hayatına devam edebiliyor, han girişlerinde çakmak dolduran soluk giysili satıcılar rengi atmış eski elbiseleri hatırlatan kambur adamlar ve dolmuş durağının sessiz yolcuları da her zamanki hayatlarının içinde soluk alıp verebiliyorlardı.
ahmet ümitin okuduğum ilk kitabı ve eminim ki sonda olmayacak, beni kendine o kadar hayran bıraktı ki kitabı bitirir bitirmez yazarın diğer kitaplarına bakmak istedim. türkiyede polisiye yazarlığında zirve de olan kişi olduğunu düşünmekteyim. lisanı o kadar akıcı ki içine çekiyor ve bundan zevk alıyorsunuz.
almyanda ve türkiye arasındaki tarihi ve sorunları ele alarak bize hem bilgilendiriyor hemde olay örgüsüyle birlikte cinayet çözüyoruz. açık konuşmam gerekirse olay örgüsünün içinde tarih, mitoloji olmasaydı sıkılırdım ve okumazdım ama ahmet ümit bir kitabı nasıl okutturacağını iyi biliyor.
ne kadar keyif alsamda tadımın kaçtığı yerler oldu maalesef.. türklerin arkeolojiye hiç önem vermemesi benim ciğerimi paramparça etti. dünyanın 8. harikasını kaptırmamız yetmiyormuş gibi günümüzde hala bunun üstüne durulmaması ve hala arkeolojiye önem vermemiz beni üzüyor.
kitapta öz eleştiride bulunduğum bir konu var. belki kimse okurken bunu düşünmedi ama türklerin almanyada istenmemesi bana şuan bizimde mültecileri istemediğimizi hatırlatıyor.
almanya türkiye arasındaki tarihi ustaca kaleme alınmış ve mitolojiylede bunu çok güzel süslemiştir ahmet ümit. son olarak şunu ekleyebilirim, mutlu sonlar bana bir sonmuş gibi gelmez bu yüzden kitabın bitişi beni fazlasıyla hoşnut etti.
Öncelikle kesinlikle tüm polisiye sevenlerin okuması gereken bir kitap genelde abartı kitapları sevmem ama bu kitaba bayıldım. Sürükleyici ve tam cinayet hissini yaşıyorsunuz.Yazarın diğer kitaplarınıda okuyacağım umarım hepsi böyledir.
''Bugün ortalık sakindi, önce yapması gereken işi halletti, ardından cenazeye katılmak için Zincirlikuyu'ya doğru yola çıktılar. Kalabalık bir cenaze töreni sayılmazdı. Zaten böyle aile cinayetleri yaşandığı zaman pek kimse katılmazdı.''
Kime nasıl güvenebilirim ki? Bu kitabı okurken hissettiğim şey kocaman bir güvensizlik oldu. En yakınımızda ki kişinin bile, her daim bir yabancı olduğunu unutuyor ve inciniyoruz. Gerçekleri göz ardı edip inanmak istediğimiz şeyleri, karşımızdaki bedenlere giydiriyoruz. Bu büyük bir hata! Sevginin gözü gerçektende körmüş. Polisiye gerilim romanından çıkardığım sonuç biraz kişisel oldu. Bu kitapta Maura ile kişisel bir bağ kurmuş olabilirim. Neyse zaten Tess Gerritsen'in kitaplarından aşırı keyif aldığımı söyleyebilirim.
GünahkârTess Gerritsen · Doğan Kitap · 20186,5bin okunma
Sıradan insanlar ve üniversite mezunları için işlerini kaybetmek deprem gibi bir şeydir .
Hatta belki üniversite mezunları açısından bundan daha da beterdir .
.
Herkese merhaba, yazarin kalemi ile #nisanyagmuru kitabıyla tanışmış ve çok sevmiştim. Hemen #eylulruzgari kitabı ile devam ettim. Bu sefer işin içinde birde cinayet olunca olaylar daha bir heyecanlıydı. Polisiyenin askla harmanlanmış halini elimden birakamadan bitirdim.
Rüzgâr başarılı ve hirsli bir gençtir. Geldiği yere kolay gelmemiştir.Çok
Kitap güzel polisiye sevenler için uygun tek bir vaka üzerine toplanmış.
Kiliseye, islam terorizmi tarafından düzenlenen bir saldırı sonucu ortalık karışıyor. 2. Dünya Savaşı'ndan yana sürekli olarak islami ayaklanmaci gruplar görülüyor, hristiyanlar tedirgin.
Yaşanan kaos sonrası bir sürü insan hayatını kaybediyor ve bu kilise meselesi ile bizzat siyasetçi kadın ve lgbt ile bağlantısı oldugu iddaya atılan kayıp kızının bir bağlantısı var.
Takip EdenlerIngar Johnsrud · İthaki Yayınları · 201747 okunma