2 Temmuz 1993'te Sivas'ta ne olduysa, bugün bütün bir ülkede ve Ortadoğu'da, biraz kılık değiştirerek, biraz daha vahşice, biraz daha devlete dönüşmüş olarak, biraz daha üstü örtülerek aynısı olmaktadır. O gün Sivas'ta özgür akıl yakılmıştır. Özgür aklın temel güvencesi olan laiklik yakılmıştır. Temel insan hakları, insanlarla birlikte yakılmıştır. İlerici kültür, sanat ve demokratik düşünce yakılmıştır. Sivas katliamını gerçekleştiren ideoloji, çok değil, katliamdan 9 yıl sonra ülke yönetimini ele geçirdi ve bu ülkeyi, demokrasinin bütün imkânlarını kullanarak, adım adım dinin kurallarına uyarlayarak yönetmeye başladı, yönetti, sanırım daha da yönetecek.
Sivas'ı ilkel bir hazla yakan kötülük, bugün bütün bir Ortadoğu'yu kan gölünde yüzdürmektedir. Sivas, Roboski olarak sürmektedir, Reyhanlı'daki kanlı bomba olarak, Gezi sürecinde öldürülen çocuklar olarak sürmektedir. Soma olarak, Ermenek olarak, Suruç ve Ankara Garı katliamı olarak; Sivas, bütün okulları neredeyse İmam-Hatip okullarına dönüştüren eğitim sistemi olarak; 'din âlimleri'nden referans alan bir adalet sistemi olarak sürmektedir. Köktendinci sermayenin nasıl büyüdüğünü, okullarını nasıl kurduğunu, devlete nasıl kök saldığını, nasıl bir yıkıcı arzuyla, kendinden olmayanların hayatlarını kendilerine benzetmeye çalıştıklarını, hepimiz kendi hayatlarımızdan, gözlemlerimizden çok iyi biliyoruz.