Osmanlılar, devletlerini kurar
kurmaz vakit geçirmeden savaș teknolojisine hız verdiler. Bilhassa ateşli
silahlar üzerinde fazlaca durarak topların dökülmesine büyük önem verdiler.
Yeni yeni savaş aletleri icat ettiler.
Türkler ve bașlarında bulunan Osmanlı hanedanı, Müslüman milletlerin liderliğini ellerine alıp onları dünya üzerindeki eski ihtişam ve mevkilerine kavușturacak kuvvetteydi.
II. Muraďın oğlu yirmi dört yaşındaki ll. Mehmed, Bizans imparatorluğunun başkenti, eşsiz șehir İstanbuľ'u 1453 yılında fethetti.
Böylece Müslümanların ümitleri tazelendi, kalplerinde yeni ufuklar doğdu.
Çünkü Moğollar ve Tatarlar dinleri, ilimleri, kültürleri ve medeniyetleri olmayan cahil ve vahși milletler idiler.
Dünya liderliği, iște böyle bir milletin eline geçti.
Tatarlar ve Moğollar, Müslümanların medeniyetine konarak onların
idarelerini ellerine geçirdiler. Dünyayı yakıp yiktılar ve insanları olmadık işkencelere tâbi tuttular.
Evet, Allahin lütfu, kudreti ve eşsiz mucizeleriyle Avrupa'nın Haçlı
orduların dize getirerek İslâm'ın mülk ve șerefini koruyan Selahaddin Eyyubi gibi bir bahadır, artık ona bir daha nasip olmadı.
Ne yazık ki bundan sonra İslâm âlemi, islâm'a samimiyetle bağlanan İslâm'ın menfaatlerini kendi arzularına tercih
eden, gözünü kırpmadan cihad meydanına atılan bir kumandana kavuşamadi.
Haçlı sürülerinin ümitlerini kırarak aynı sene Kudüs'ü fethetti. Bunu Filistin'in
fethi takip etti.
Haçlılar Sur șehrine sığınmak mecburiyetinde kaldılar.
Selahaddin Eyyubi cihad için o
zaman İslâm âleminde bulunan bütün ilim, icat, fen ve savaș tekniğini
ve bunun yanında düşünce, sabır ve zekâsını kullanarak Haçlı ordularını
Hicri 583 yılnda "Hıttin" mevkiinde büyük bir hezimete uğratt.
Allah Tealâ basiret, azim, ihlas, ideali
uğruna her şeyi feda etmek, cihad aşkıyla yanıp tutuşmak, Allah yolunda var
gücüyle çalışmak, azgınları ve küfür ordularını ortadan kaldıp İslam'ı
zafere ulaştırmak için son nefesine kadar vuruşmak, üstün liderlik, büyüklük, samimiyet, dindarlık, üstün fetva gücü, yüce insanlık gururu ve
güzel ahlak gibi dünya üzerinde mümtaz şahsiyetlerden başka kimsede
bulunmayan üstün hasletleri Selahaddin Eyyubi'nin şahsında toplamıştır.