Aşk usandırdı be güzelim, artık istemiyorum... Paket halinde gelen kıskançlık, sahiplenme, kontrol etme, esir alma, tavır yapma ve bedel ödetme gibi eklentiler yüzünden hayat çekilmez oluyor... Özgürlüğü ve bireyselliği tüketmeyen, sevgi dolu keyifli ilişkiler aşka bin basar...
"Karımdan bahsetmezsen memnun olurum." Biz Kule'ye yaklaşırken fısıltılar arkamızda doruğa ulaştı. İçeri adım attığımızda hiç çekinmeden attıkları kahkahalar bahçede çınladı. Dişlerimi sıkıp onları duymazdan geldim. "Nasıl biri olup olmadığının tasası sana düşmedi." Aniden kaşlarını kaldırdı. "Bu da ne? Sahiplenme mi seziyorum? Hayatının aşkını bu kadar kolay unutmuş olamazsın?"
Reklam
Benim düşlediğim aşk iki insanın birbirini sahiplenme çabasından çok daha öte bir şey.
Çalışmak
Çalışmadan geçinenler Bizden değildir. Hacı Bektaş Veli (k.s) Çalış, kazan, ye yedir, bir gönül ele getir, Yüz Kabe'den yeğrektir, bir gönül ziyareti.
Tanrı'yı oynamak! Ellerine geçirdikleri her imkânı, her mülkiyeti sahiplenme duygusuyla otorite aracı olarak kullanmak duygusu bu. Hükmetmek, karar vermek, geleceği belirleme gücünü elinde tutmak. İnsanlara iş ve rızk verdiğine inanmak, insanları sınıflamak sonra. Cenneti ve cehennemi pay etmek. Bütün bunlar düpedüz Tanrı'yı oynamak değil de nedir? Zavallı insan bu kez zor bir oyun seçti ve acı duyacak...
Bronz ve Demir Çağları
Bu İki çağın sonrasındaki dönemi bronz ırkı takip etti, daha sert ve güçlü yapılı ve korkunç savaşlara eğilimli olan bir nesil, ama buna rağmen saygıda kusur etmezlerdi. Ve nihayetinde, gaddar olan Demir Çağı geldi. Nice dengesizlikleri beraberinde getiren bu çağda, her türlü suç nail oldu; onur, dürüstlük ve inanç yok oluverdi. Onların yerine ise hilekarlık, yalan, kibir, açgözlülük ve hırs geldi, ve bunlarla birlikte bir o kadar yıkıcı olan bencilce bir sahiplenme isteği baskın oldu hayata. … Ve bereketli toprakların, sadece tahıl ve yiyecek sağlaması yetmiyordu artık; çünkü insanlar, yeryüzünün zenginliklerini aramak için her yeri kazmaya başladılar. Nice zenginlikler, yeryüzünün derinlerinde, Stiks (Styx) gölgelerine yakın yerlerde gizlenmişti. … Sevgi ve saygı tümden talan edilmişti ve nihayetinde, son ruhani güç olan bakire Astraya (Astraea), her tarafı kana bulanmış olan dünyayı terk etmek zorunda kaldı.
Sayfa 23 - Töz YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
sahiplenme dürtüsü düzeltilmesi gereken kötü bir alışkanlıktı.
İnsanlara ilgi duyduğumuzda sadece takıntı, saplantı, şehvet ve sahiplenme hissederiz ancak çok nadir durumlarda bizi sevmeye teşvik eden insanlarla karşılaşırız.
Sayfa 157 - DEXKitabı okudu
Bir çocuk doğduğunda nefret nedir bilmez, o sadece sevgiyi bilir. Sevgi doğuştan gelir; nefreti daha sonradan öğrenecektir. Sevgi doğuştandır; öfkeyi sonradan öğrenecektir. Kıskançlık, sahiplenme, haset etmeyi sonradan öğrenecektir.
Reklam
Benlik insanı insan yapan, farklı kılan aygıttır. İnsan olmanın zor yanını da, üstün tarafını da oluşturur." Benlik insanın Yaratıcıyı en üst düzeyde tanıması ve bilmesi için verilen emanet bir aygıttır. Çünkü benliğin hem benlik tarafı ile 'sahip olma' denilen şeyi hissetmesi, anlaması; hem de bilinçli olması ile yaşanılan şeyleri fark etmesi Yaratıcıyı tanıma, bil- me konusunda önemli bir avantaj sunar. İnsan önce, "Bunu ben yaptım, ben sevdim, ben gördüm" gibi bir tutumla sahiplenme denilen duyguyu tadarak, bu duygunun idrakine varır ve bura- dan Mutlak Yaratıcının "malikiyetini" tanır. Sonra ikinci adımda, sahiplenme duygusunun da kendisine O'nun tarafından bağış- landığını anlayarak her şeyi Yaratıcısına geri verir, başka bir ifadeyle emaneti sahibine teslim eder. Benlik bu yönüyle insanın en önemli özelliğini teşkil eder. Benliğin, nefis adına mı yoksa Yaratıcı adına mı kullanılacağını insanın seçimi belirler.
Sayfa 308Kitabı okudu
Duygular insanın içinde kendiliğinden varolmaz. Onları Yaratıcı yaratır.
"Kedi aç galiba, miyavlıyor, dedim ve besledim." "Hayır Kırmızı. "Kedi aç demek bir düşüncedir. Benim sor- duğum senin içinde oluşan şey..." "Hımm, kedinin acıklı sesini duyunca içim buruldu. Evet, acıma diyebilirim. Evet, evet acıma hissi ona karşı hissettiğim buydu. "Hadi şimdi bunu da käğıda
Sayfa 298Kitabı okudu
Kıskanmayı bile unutmak. Onu mutlu eden her şeyi ve herkesi sevmek. O noktada sahiplenme biter, saf aşk kalır.
Sayfa 114
''Yani evlilik, ve bu yolla sağlanan eğitim düzeneği, kadını asalakça, bağımlı olarak ve çaresiz bir hizmetkârmış gibi sürdüreceği bir hayata hazırlarken, erkeğe bir insanın hayatını tapulu mülkmüş gibi sahiplen­me hakkını tanır.''
Evlilik ve beraberinde gelen sahiplenme ve kıskançlık duyguları ruhu köleleştirir. Bu duygular benim üzerimde hiçbir zaman egemenlik kurmayacak.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.