Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Reklam
Derya'dan habersiz mahiler . Türkiye'nin batılı olması kendi kültürünü korumasıyla mümkün olacaktır dünyada başarıya ulaşmış taklit ülke yoktur . Bizde gösteriş merakıyla Nazar korkusu at başı gider gezip dolaştığım ülkelerin Hiçbirinde yeni Türkiye kadar gösterişe düşkünü bir yer görmedim dersem abartmış olmam herhalde bunun nedeni insanların kendi iç dünyaları ve değerleri için değil birbirleri için yaşamakta oluşlarıdır Zenginliğin güzel arabanın mal mülk sahibi olmanın tek zevki Başkalarına bakın sizde olmayan şeyler bende var der gibi dolaşabilmek paraya ve güce tapan bu toplumda kendini en yukarıda hissedebilmektir . Ilişkilerimize Göçebe kurallarına uyar Çünkü dostluk bir yerleşik düzen işidir bir yerde uzun süre oturan insanlar kendilerinden sonraki kuşaklar adına da komşularıyla Uzlaşmak ve iyi geçinmek zorundadırlar Çünkü bir ömre beraber geçireceklerdir çocukları torunları da birlikte yaşayacaktır Oysa göçebenin dosta ihtiyacı yoktur bir gün rastladığı adamı ertesi gün görmez bile
Doğa açısından insanın tek önemi türünü devam ettirmesi Joseph Campbell Bu yüzden çocuğu olduktan sonra bir insan doğa bakımından ölü sayılır diyor ne acı değil mi . Dostluğun insancılığın sanatın ve bilimin kalıcı değer ölçülerini vurguluyor bunca tedirginlik ve kıvranma içinde huzur bulabilmeni tek yolu bu ölçekte düşünebilmek . Sürüden ayrılan
Aşk egoyu Yener adlı 1 bölümde insanla bireysellikle hayatın anlamı ile ilgili yazılar yer alıyor . Memleketimizdeki günlük Hayatlar önceki kuşaklardan kalan değerlerin etkisi ve yozlaşma gibi konulardaki yazılardan ise Derya'dan habersiz mahirler bölümü ortaya çıktı . Barış çığlığı adlı bölüm evrensel kültür ve insanlığın ortak değerleri ile
Hippokrates'in sözleriyle, "Sanat uzun, hayat kısa"dır.
Reklam
Okunmayı bekleyen binlerce kitap, izlenmemiş filmler, gidilmemiş tiyatrolar, operalar, konserler, baleler….. Bunun için en doğru tanım sanırım bu. “Sanat uzun, hayat kısa.”
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
"Ars longa, vita brevis" 
"Sanat uzun, hayat kısa" anlamına gelen bu sözü Hipokrat'ın tıp için söylediği düşünülmekte. Ama sanat için de düşünüldüğünde fazla anlam yüklü (Ya da ben yüklüyorum). Tıpta nasıl hastalıkların ve tedavilerin sonu gelmiyorsa ve insan hayatı hepsini öğrenmek için yetersizse insan hayatı sanat için de çok kısa. Mutlaka okusak çok seveceğimiz bir kitabı okuyamadan, dinlesek çok seveceğimiz bir şarkıyı dinleyemeden, tanışsak çok seveceğimiz bir insanla tanışamadan... bütün duyguları deneyimleyemeden öleceğiz. Bu durum bazen, ne yaparsak yapalım eninde sonunda tam anlamıyla yaşayamadan öleceğimizi bu yüzden yaşamın bir anlamı olmadığını düşündürse de çoğu zaman, klasik ama çok tatlı olan "yaşamam gereken çok şey var." Düşüncesiyle hayata bağlıyor.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.