Zaten bütün yaratıklar görselerdi, duysalardı savaşı , bütün yaratıklar duyabilselerdi savaş çığlıklarını bu dünyada savaş olmazdı. Savaşın iğrençliği bilinmeyen bir şeydir de... Savaşın kötülüğü saklanan bir şeydir de, yaratıklar onun için kabul edebiliyorlar savaşı.
Hiçbir şeyi atmadan, sandıklarda saklamak Boşnakların vazgeçemedikleri alışkanlıklarından biriydi. Her an savaş yüzünden göçmeye, yerlerinden edilmeye alışmış bir kavmin alışkanlıkları...
Reklam
Küçük yaşta "savaş"ın anlamını daha yeni öğrenerek, büyük bir sorumluluk alarak tüfek sesi duymak, bomba sesi duymak, ölen arkadaşının yüzüne bakmak, stres içerisinde emir almak ve en önemlisi: Belki bu cepheden dönemeyeceğini bile bile bir millet için savaşmak zordur! Herkes yapamaz. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mız kutlu olsun.
İtibar Tapınakları Saraylar
Saray zihniyeti insanlık tarihinin her döneminde toplumsal çürümenin kaynağı olmuştur. Saray sömürgeci zihniyetlerin kültürüne ait bir dayatma aracıdır. Türk kültüründe Osmanlı imparatorluğu dışında saray yoktur. Sarayların içinde oturanların niteliği, çapı ve kapasitesi düştükçe oturulan sarayların büyüklüğü aynı paralelde artar. Ülkeye ve topluma hizmet amacıyla seçilenlerin o toplumun verdiği yetki ve olanaklar ile hizmet ederken tutunduğu tavır ve rul hali bütün toplumu olumlu ya da olumsuz etkiler. Saraylar genelde toplumdan gizli niyeti olan zihniyetleri iş başında tutan itibar tapınaklarıdır. Osmanlı imparatorluğu sultan Abdülhamid döneminde küresel tefecilerden savaş için aldığı borçlar ile yoğun bir saray yapma girişimi içinde devletin sonunu getirecek bir padişah olarak tarihe geçti. Vahdettin ise İngilizlere teslim olmak dışında hiçbir varlığı yoktu. Saray ile kendine hizmet edilmesini tercih edenlere ulusal egemenlik bilincinin yükseldiği bu günlerde tarihi gerçekler ile bazı hatırlatmalar yapma ihtiyacı duydum. Önder Karaçay
372 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Evet. En hüzünlü kitaplardan bile daha hüzünlü hayatlar vardır. İkinci Dünya Savaşı sırasında ikiz çocukların hikayesi. Kendinizi en hüzünlü kitaplardan daha hüzünlü bir hayatın olabileceğinin kanıtıdır elinizde ki kitap. Belkide hazır değilsinizdir. Neyse şu kitabı alıp okuyayım diyebileceğiniz bir kitap değil. Tamam yanı başımızda savaş var ne var yani az çok yaşananları biliyoruz demeyin. Öyle haberlerde gördükleriniz vah vah deyip etkisinden iki dakikada çıkabilirsiniz buda sizin suçunuz değil. Artık o kadar normalleştiki savaşlara alıştık hele birde bize dokunmuyorsa çokta rahatız. Yine akşam nerde ne yesek, nerde gezsek, nerde ne izlesek diye tatlı dertlere gömülürüz. Neyse intihar ettirmeyim sizi şimdi. Bir anne ikiz çocuklarını savaştan korumak için anneannelerinin yanına bırakıyor ama anneanneleride umutsuz vaka. Çocuklar olumsuz bir ortamda kendi çabaları ile sevgi nedir bilmezden hayat şartlarına uygun duruma getirmeye çalışıyorlar kendilerini. Tam konu bu dediğiniz anda kitap ilerledikçe okuduğumuz kişilerin, hatta ikiz kardeşin varlığından bile kuşku duymaya başlıyorsunuz. Sağlam bir vakit ayırarak okumakta fayda var. Okunmalı diyorum. -Ama az önce ne dediniz: acılar diniyor, anılar köreliyor. +Diniyor, köreliyor dedim evet ama kayboluyor demedim.
Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü Yalan
Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü YalanAgota Kristof · Yapı Kredi Yayınları · 20193,003 okunma
Savaş, kendini bir hesap kitapla kayıtlı gören; belirli, değişmez bir takvim içinde olup biten bir şey değil ki!
Sayfa 12
Reklam
–Bir düşün: İnsana onlarca, yüzlerce yıl merhamet, sağ­ duyu ve mantık öğretip, onu bilinçlendirdim diyemezsin, her şeyin bir bedeli var. En önemlisi de bilinç. İnsanlar acı­masızlaşabilir, hassasiyetlerini yitirebilir, kan, gözyaşı ve acı görmeye alışabilirler, tıpkı kasaplar, ya da bazı doktorlar ya da askerler gibi; ama hakikati bir kere öğrendikten sonra ondan vazgeçmek nasıl mümkün olabilir? Benim fikrime göre bu imkansız. Çocukluktan beri bana hayvanlara eziyet etmememi, merhametli olmamı öğrettiler; okuduğum bü­tün kitaplar da bunu öğretti ve sizin kahrolası savaşınızdan zarar görenlere öyle acıyorum ki canım yanıyor. Ama işte zaman geçiyor ve tüm bu ölümlere, acılara ve kana alış­maya başlıyorum; gündelik hayatta da daha duyarsız, daha tepkisiz olduğumu ve yalnızca en kuvvetli itkilere cevap verebildiğimi hissediyorum, ama savaş gerçeğinin kendi­sine alışamıyorum, esasen akılsızca olan bu şeyi anlamayı ve açıklamayı aklım reddediyor. Bir milyon insan bir yerde toplanıp edimlerine haklılık kazandırmaya çalışarak birbi­rini öldürüyor ve hepsi eşit derecede hasta ve hepsi eşit de­recede mutsuz. Delilik değil de nedir bu?
Bu nedenle “karşısındakini ve kendini bilen hiçbir savaşta tehlikeye düşmez;karşısındakini bilmeyen,sadece kendini bilen bir kazanır,bir kaybeder;karşısındakini de,kendini de bilmeyen her savaşta mutlaka tehlikeye düşer”denir.
Günaydın
Bu savaş daha yeni başlıyor Gölgeler suretlere dönüyor Çukurdan kaçış yok! Kaçış yok!
geceleri uluyarak kente belki inebili­riz. bizi çağıranlara gideriz. orada bir süre bekleriz. bize su ve ekmek verir­lerse yer, içeriz. teşekkür ederiz, döneriz sonra. onlar arkamızdan ağır ağır el sallarlar. sallanan ellere bakarız. bizim nezdimizde ay, gezegene savaş ilan etmiştir. istersek yağmuru başlatırız. acılarımıza ödül verirler. ödülü almaz, reddederiz. müzik olarak ne çalmalı.. blues?..peki.
Reklam
Denir ki insanın içindeki savaş, kurtla, kuzunun mücadelesi falan nasıl kazanılacak sorusunun basit de cevabı varmış aslında: "Kimi besler, yedirir içirirsen." lşte bu halle anlaşılıyor ki ben de topallığına, körlüğüne, anlamayışlarına rağmen bu sakatı besleyip bu halden onu dışarı çıkardım, büyüttüm, yanımda gezdirmeye başladım. Sonra, hep sonra da o beni.
Kadının bütün kudreti ve mizacı teslim olmaktır. Bunun için o uzun boylu mücadeleyi sevmez ; bunun için onun iğneden büyük süngüsü, firketeden büyük tüfeği yoktur. Fakat - söz aramızda - bazılarının öylr bir kirpikleri var ki, süngü den daha derinlere giriyor, öyle bakışları var ki dosdoğru kalbe vuruyor ; öyle güzel ve tehlikeli bir kokuları var ki, zehirli gaz gibi öldürücü bir baş dönmesi veriyor. Onların silahları ve savaş usülleri bambaşka. Onlar belki çabuk teslim oluyor fakat kaleyi içten fethediyorlar. Esaretlerinde bile zafer ve hakimiyet var
Bahar kumanli halaaaaaaaa benimle uğraşıyorsun kızım seni sevmiyorummmmm hayatımı harcayan zalimler peşindeyim yakında savaş var savaş beni yenemiceksin göreceksin sen Yanlış insanlar siziiiiii✔️😈😈😈
"Demek âdem ahfâdından savaş bittiği için koynu boşalan bir kişi gerekiyormuş o da bendim"
Karşı Doğa Olarak Ahlak §1
Eskiden, tutkudaki aptallık yüzünden, tutkunun kendisine savaş açılmıştı: onu yok etmeye yemin edilmişti — tüm eski ahlak-canavarları "il faunt tuer les passions"* diye ağız birliği etmişlerdi. Bunun en ünlü formülü Yeni Ahit'te, laf aramızda, olaylara kesinlikle y ü k s e k t e n bakılmayan şu dağ vaazında yer almaktadır. Orada örneğin cinsellik hakkında, kıssadan hisse niyetine "gözün sürçmene neden oluyorsa koparıp at onu" denilmektedir: ne mutlu ki hiçbir Hıristiyan bu talimata uymuyor. ___________________ * il faunt tuer les passions (Fr.): tutkuları öldürmeli.