Ellie gazetede çalışan bir yazardır. Evli bir adamla ilişki yaşarken arşivlerde birden fazla mektup bulur ve biz o mektup sahiplerinin aşk hayatına ışınlanırız. Birbirini 1960'larda gerçekten seven Jennifer ve Anthony.
Jennifer evlidir ve kocasını sevmez. Anthony aşık olur ve yasak bir aşk yaşarlar. Anthony onunla gelmesini isterken Jennifer kaza geçirir ve 1964'te tekrar karşılaşırlar fakat bu sefer Jennifer'ın bir kızı vardır ve kızı için kocasıyla birlikte kalır. Sonra fikirni değiştirse de Anthony öldü diye düşünerek sessizliğe gömülür.
En sevdiğim kısım Anthony ve Jennifer'ın kavuşmasıydı Ellie sağolsun.
Sevmediğim kısımsa evli bir adamla ilişki yaşayan Ellie idi. Fakat sonunda vazgeçmesi hepimizi sevindirdi.
Kitap bazı yerlerde gereksiz uzatmış. Ana hatları verilse daha akıcı olabilirdi. Ama uzun olması da kitaba keyif katıyor diyebiliriz.
Bir süredir kitaplarla arama giren küskünlüğü sona erdiren kitap. Oldukça etkileyici ilerleyen, içinde bolca keşkenin olduğu bir kitap. Her hikaye bir sonu hak eder. Bu kitap iki farkli tarihe ışık tutan hikayenin yanı sıra sosyolojik bir çok aktarimda bulunan, akıcı bir roman.
Ahhh işte kadınların içindeki farkedemediği gücü açığa çıkardığı an!
ya da hadi erkeklere gününü gösterelim diye galeyana geldiğim, tebessümle biten bir kitap
#başkasınınayakkabısı spor salonunda iki kadının çantalarının karışması ile başlıyor. Nisha ve Sam. Birbirinin tam zıddı karakterler ama bir ortak noktaları var. Ne kadar güçlü olabileceklerinin, herşeyin üstesinden gelecek o gücün yine kendilerinde olduğu…
Hayatları alt üst olurken aslında kendini bulma yolundaki anlara tanık oluyoruz okurken. Güldürerek, hüzünlendirerek, heyecanlandırarak bir çırpıda okutuyor kitap kendisini. Karakterleri, özellikle Nisha’nın içinde bulunduğu durumla küllerinden doğuşunu hayranlıkla okudum.
Jojo Moyes karakter analizini öyle güzel işliyor ki sayfalar ilerledikçe o karaktere ait hislere siz de ortak olabiliyorsunuz. Senden Önce Ben, Sevgilimden Son Mektup gibi çok sevdiğim kitapların da yazarı ve bu kitaplardaki gibi kitabın ruhuna sizi katabiliyor kalemiyle.
Uzun süredir okumadığım bir türdü ne kadar özlediğimi farkettim
Yorum bekleyenler vardı, yazarı seviyorsanız buyrun yeni kitabı severek okuyun
"Onu sevdiğimi söyledim," dedi. Sesi artık fısıltıyla çıkıyordu. "Ve bana tek söylediği şey bunun yeterli olmadığıydı" Gözleri kocaman açıldı, kasvetle bakıyordu. "Bununla nasıl yaşayacağım?"
Tesadüf sandıklarımızın bizi götürdüğü yolları, düşünerek adımlamayı ne kadar erken öğrenirsek o kadar doğru yoldan sapmadan ilerleriz...
Bunu sezinleyen yazarımız, çok masum zamanlardaki o tesadüflerin yolculuklarında varılan içsel hesaplaşmalara ve zamanın eşitlik adı altındaki kirlenmişliklerini görmeye yönlendiriyor bizi...
Aşkın son mektubu olmazmış diyerek sonu olmayan o mektubu okumanızı tavsiye ediyorum...