Başarılı in sanlar hakkında ne kadar çok şey bilirsek, beynimize o kadar çok tecrübe kaydederiz. Ve her şeyin mümkün olduğunu anlarız. Sınır diye bir şey yok tur. İşimize mani olarak görünen şeyler, aslında daha büyük atlayışlar yapabilmemiz için aşılması gereken engellerdir sadece.
Ulaşmak istediğin şey her ne olursa olsun, başkalarının ona nasıl ulaştıklarını öğren. Bu amaca ulaşmış kişilerin hikayelerini oku, seyret ve analizini yap. Onların tecrübelerini özümse.
Bilim adamlarının vardıkları sonuca göre, kendimizi biriyle ne kadar özdeşleştiriyorsak ve arzularımız onunkilerle ne kadar benzerlik gösteriyorsa, o şahsa ait tecrübeyi de o kadar yoğun hissedebiliyoruz.
Tüm kapılar sana açık. Her zaman açıktı. Tek yapman gereken kapıyı azıcık aralayarak enerjinin sana doğru akmasını sağlamak. Eğer hazırsan, gerisini rezonans alanı senin için halleder.
-Rezonans alanımızı; duygularımızın diliyle, düşüncelerimizin enerjisiyle ama öncelikle inançlarımızın vasıtasıyla oluştururuz.
-Bahsettiğimiz bu alanı, kalp auramızla, DNA'larımız aracılığıyla ve düşüncelerimizin gücüyle yaparız.
İstemeye başlamadan evvel,
öncelikle yaşamının hangi yönde ilerlemesini istediğine karar vermelisin. Karar verirken bütün kapıların sana açık olduğunu hatırlatmak istiyorum, bütün.
O halde, önce kim olmak istediğini bir düşün .
Daha sonra,
şu anda kim olduğunu belirle.
Eğer bu iki şahıs arasında büyük fark varsa ,
o zaman dikkatini hemen olmak
istediğin kişiye odaklamalısın.
Olmak istemediğin kişiyle daha fazla vakit harcama malı, kendini onunla özdeşleştirmekten vazgeçmelisin.
İster hastalıkların iyileşmesi, ister olağanüstü başarılar olsun; inandığımız ve sıkça düşündüğümüz her şey, hayatımızda tezahür eder. İnandığımız her şey gerçekleşir. Doğal olarak, korkularımıza enerji sarf edersek, onlar da gerçekleşecektir.
Söz konusu olan ister korkularımız ister en derin arzularımız olsun, gerçekliklerimizin kaynağını her zaman inancımızın sebebiyet verici gücünde aramalıyız. Zira Rezonans Kanununa göre umut ettiklerimizi ya da korktuğumuz şeyleri hayatımıza çeken bu güçtür.
Atomlar değiştirilebilir.
Bu fenomeni, ilk olarak 1896 yılında Pieter Zeeman bulmuştur. Zeeman, manyetik gücün gerçek ten de maddenin dokusunu değiştirebileceğini keşfetmiştir.
1913'te ise Johannes Stark, elektriksel alanın da atomu etkilediğini bulmuştur. Yani elektriksel alan da, tıpkı manyetik alan gibi, atom üzerinde değiştirici bir etkiye sahiptir. Kuantum fiziğinin sayısız denemeleri ve araştırmaları sonucunda ulaşılan ne tice; elektriksel veya manyetik alanı değişen atomun kendini değiştirdiğidir. Bu, atomun esasının ve böylece madde olarak ifade ettiği şeyinde değiştiği anlamına gelir.
Eğer istediğimiz sonuçlara ulaşmak istiyorsak; düşüncelerimizi, duygularımızı ve inançlarımızı gözlemleyerek yönlendirmeye başlamalıyız, zira hissettiğimiz ya da düşündüğümüz her şey, bir rezonans alanı oluşturur.