Sıla

176 syf.
·
Puan vermedi
·
14 saatte okudu
Şeytan Tozu
Şeytan TozuLeo Perutz
8.1/10 · 1.511 okunma
Reklam
Sıla

Sıla

, bir kitabı okumaya başladı
İyi Şanslar!
İyi Şanslar!Alex Rovira
8.9/10 · 243 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
32 syf.
·
Puan vermedi
Meyhanede Hanımlar
Meyhanede HanımlarHüseyin Rahmi Gürpınar
7.6/10 · 2.145 okunma
Reklam
Çiğdem Hanım bir yanıyla en yakınlarımla bile paylaştığımdan çok daha fazlasını bildiği için beni en iyi tanıyan, bir yanıyla da minicik bir odanın dışında hiç görüşmediğimiz için -o evlere şenlik karşılamayla karanlıkta yan yana geçirdiğimiz iki acayip saat sayılmazsa- tümüyle yabancı biriydi. Karşısında soyunmak da, çıplaklığıma alışmam da kolay olmadı. Özellikle ilk seanslarda tepemi en çok attıran şeylerden biri, bana kendimi zavallı hissettirmek konusundaki özenli çabasıydı. Ne zaman yeni bir fotoğraftan söz açsam, gözlerimin ta içine bakarak dinliyor, sonra da en müşfik sesiyle, "Bunu yaşamak zorunda kaldığınız için çok üzgünüm" diyordu. Bir; kimsenin benim için çok üzgün olmasından hazzetmiyordum. Tüm hayatımı acınacak biri gibi görünmemek gayesi üzerine inşa etmiş ve galiba tam da bu nedenle hiç tanımadığım birine kendimi acındıracak meczupluk makamına erişmiştim.
Eskiden, zırhımı bedenimin doğal bir uzantısı saydığım yıllarda, ağlamamaya öylesine şartlanmıştım ki, zamanla gözyaşının nasıl çağrıldığını unuttuğumun farkına varamadım. Bir gün artık ağlamadığımı değil, ağlayamadığımı anladığımda şaşırdımsa da pek umursamadım. Fakat Çiğdem Hanım'ın kalbimin magmasına çomak soktuğu terapilerle birlikte işin rengi değişti. Dolup da taşamadığım o süreçte, gözyaşı denen müstesna deterjanın içimin mahzenlerin yıkabileceğine ikna olarak, küsüp giden yaşlarımın gönlünü almanın yolunu aramaya başladım. Çiğdem Hanım'ın, "Rahat bırakın kendinizi, sıkmayın" telkinlerine rağmen sonuç fiyasko oldu, bulamadım. Sanki gözlerimin ardında fiziksel bir bariyer, bir gözyaşı barajı vardı da, yükselen damlacıklar oraya takılıyor,
Kapatmak istiyorum. Ama hayır, kapatmak istemiyorum. Uzatıyorum. Boş boş konuşup, kapatmamak için gereksiz yere uzatıyorum. Uzattıkça karşımdakinin benden sıkıldığını düşünüp tedirgin oluyorum, yine de kapatamıyorum. Rahatsız ola ola uzatmaya devam ediyorum. Hep konuşmam gerekiyor. Komik şeyler söylemem, karşımdakinin dikkatini canlı tutmam, çok konuşmam, çok konuşmam, çok konuşmam gerekiyor. Yoruluyorum. "Neden böyle yapıyorsunuz? " "Yapmazsam sıkılırlar çünkü. " "Kim?" "Telefondakiler. Bahçedekiler. Okuldakiler." "Sıkılırlarsa ne olur? " Cevap dilimin ucuna gelince çenem titremeye, gözlerim yanmaya başlıyor.
O yıllardan bu yana çoğu hasletimi derinlere sakladım, bir o kadarını da yavaş yavaş budadım. Ancak öfkelendiğimde yıkıcı hisleri içeri yığmaya çalışsam da, dışarıya karşı alınmak, küsmek, kaçıp saklanmak gibi olgun sayılamayacak tepkiler vermekten kurtulamadım. Şimdi yine suskundum.
Bazen yalnızlık her şeyi öyle seyreltir ki, duru bir bakışla görüp seçiverir insan kendine benzeyeni. Sonra ona sarılır ve bir daha asla bırakmak istemez.
304 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.