Çeşitli metotlar, öğretiler, inançlar, bilimsel formüller… İnsan, her elini attığı şeyde sonsuz mutluluğu ve bütünlüğü aramanın derdinde. Eski bir deyişte söylendiği gibi, dünyaya bağlandıkça köklerini yitiren bizler ağaç tepelerine sarılıyoruz. Ruhun insanın ancak kendi topraklarından doğabileceğini unutuyoruz.
Sayfa 5
O gece rüya gördü. Toprağın ağladığını işitti. Şafak vakti şehrin kuvvetli çağrısını duydu. Sokaklar onun adımlarını bekliyordu. Açılacak kapılar,okunacak kitaplar ve bir hayatı vardı. Daha anlatılacak günler,sonsuz günler,geceler,sessiz odalar vardı. Cennet diye bir yer yoktu,cennet diye bir yer olmayacaktı,ne bir ışık seli olacaktı ne de bir dönüşüm. Yalnızca zaman vardı ve sevginin hatırasıyla hafifleyecek görevler...Bir de,diğer bütün günler gibi bir ayağını öbürünün önüne atıp yürüyeceği,kaderine boyun eğeceği günler. Mary Costello
Reklam
İki dudağın esirgediği üç nefesten Sezginin hisler duvarına sızdığı Bir rüya sessizliğidir dökülen ay yükselince Unutmakla iyileşmeyecek kadar karanlık taşıyanların Kursağına gözyaşı kaçınca kirpiğin sakladığıdır Dipsiz kuyuya gururla atılanların Tozlu sayfada samimiyet arayışıdır Savaşı başlatan ben değildim Sorumluluğum aramakla varılmayan
"Rüya, ufak, gizli bir kapıdır, ruhun en derin ve en gizli oyuklarında yer alır, ego-bilinç yerini almadan çok daha önce psikeyi oluşturan kozmik bir geceye açılır. Ve ego-bilincimiz ne kadar genişlerse genişlesin, bu gece psikemiz olarak kalacaktır. Zira ego-bilinç tamamıyla yalıtılmıştır: Ayırır, fark gözetir, yalnızca belli başlı şeyleri bilir ve sadece ego ile ilişkili şeyleri görür. Özünde bir sınırlandırma olmasına rağmen yıldızların arasındaki en uzak toz bulutlarına kadar ulaşır. Tüm bilinç ayrım yapar, fakat rüyalarda daha evrensel, daha doğru ve ilksel gece içerisindeki insandan daha sonsuz olan bir surete bürünürüz. Orada insan hâlâ bir bütündür ve bütün onun içerisindedir, doğa ile bir bütün ve egolarından ayrılmış bir vaziyette. İşte bütün bu birleştirici derinlikten çıkagelir rüya, ne kadar çocukça, grotesk ya da ahlaksızca olursa olsun. Adeta, içtenliği ve hakikatiyle hayatlarımızın aldatmacasını ortaya çıkartan bir çiçek gibidir." C.G. Jung (Modern İnsan İçin Psikolojinin Anlamı)
Sayfa 19 - Düş Olarak DünyaKitabı okuyor
Gül Kokusu Dr. Münir Derman - Sabri Tandoğan 2014 yılında umre için bulunduğum Medine'de sevgili peygamberimizin razvası civarında dolanırken tuhaf hallere kapılmıştım nedense. Hani olur ya bazen, kontrol sizde değildir. İçinizden gelen ses yönetir sizi. İşte öyle bir halde; Bir süre önce sitesine yazarak sadece umre dönüşünde de saçlarımı
Reklam
Ah, beni affedin, affedin beni!" diye yazıyordu Nast yenka. "Diz çökmüş size yalvarıyorum, affedin beni! Hem sizi hem kendimi kandırdım. Her şey bir rüyaydı, bir ha yal... Bugün sizi düşünüp nasıl azap duydum; affedin beni, affedin!.. Beni suçlamayın, çünkü size karşı hislerim değişmiş de ğil; sizi hep seveceğimi söylemiştim, şimdi de
Ey aşılmaz dağların ardında, Ulaşılmaz beldelerden uzak, Hasretin dallarını tutan sak, Mavi, sonsuz bir takın altında! Ey gülüşü sabahlardan güzel, Dünyası düşüncelerden geniş! Ey göğsünde ilahi geriniş,
Bugün bayram ama nasıl da bilenmişim bu çağa..
ོ "Bugün bayram sevdiğim, can diyerek bakıyorum toprağa, ağaçlara, bahçe duvarlarına. Yüzümde sana doğru uzayan bir tebessüm. Dudaklarımda o sonsuz nidâ. Ben nasıl da yerle yeksan olmuşum. Ben nasıl da bilenmişim bu çağa. Bugün bayram sevdiğim, can diyerek bakıyorum yaprağa. Avucumda bir serçedir mutluluk: bir kanadı kırık Orta Doğu'da bir kanadı Myanmar'da, Afganistan'da, Yeni Zelanda ufuklarında. Mutluluk gökyüzü olsa coğrafya kitabında. Kararıp kalırdı incinenler bâbında. Bugün bayram sevdiğim, can diyerek bakıyorum uzağa. Sonsuzluktan yollara nûr iniyor. Çiğdemlerden kalbime bir merhaba. Bugün bayram sevdiğim, can diyerek bakıyorum uzağa. Sen mi ayna, ayna mı sen, bilmedim. Ben yine bir evde yapayalnızım. Neyi arıyorum ben yine bir sokakta. Kâh bayramdan bîhaber avareyim. Kâh kendimi bekliyorum pınarları kuruyan bir durakta. Bugün bayram sevdiğim, can diyerek bakıyorum her dağa. Delirmiş bir dünya. Süslü bir yangın fütursuzca tutuyorum alevi. Sesimi taşlara bırakıyorum, yasımı bir çerağa. Ellerimde son tefekkür, son rüya. Dudaklarım da o sonsuz nidâ. Ben nasıl da âh ü efgan olmuşum. Ben nasıl da bilenmişim bu çağa."
Bugün bayram sevdiğim Can diyerek bakıyorum her dağa Delirmiş bir dünya Süslü bir yangin Fütursuzca tutuyorum alevi Sesimi taşlara bırakıyorum Yasımı bir çerağa Ellerimde son tefekkür, son rüya Dudaklarımda o sonsuz nidâ Ben nasıl da âh û efgan olmuşum Ben nasıl da bilenmişim bu çağa..
Sayfa 93 - TimaşKitabı okudu
Reklam
“İstekleri dış şeylerden yüz çeviren kişi, ruhun olduğu yere ulaşır. Ruhu bulamazsa boşluğun dehşeti onu kaplar ve korku onu zamanı kamçılayan bir kırbaçla sürükler ve yine dünyanın sığ şeyleri için umutsuz bir çaba ve kör bir istek duymaya devam eder. Sonsuz isteğiyle budalalaşır ve ruhunun yolunu yitirir ve bir daha da bulamaz. Her şeyin peşinden koşar ve onları sıkı sıkıya tutar ama ruhunu bulamaz çünkü ruhunu ancak kendi içinde bulabilir.”
Sayfa 43 - Destek YayınlarıKitabı okudu
112 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Sahil zanneder ki, kabaran deniz Batan gemilerin gözünden akar Kuşlar çığlık çığlık, balıklar sessiz Dalgalardan ölü kaptanlar bakar Benimdir sularda gördüğün resim Yalnız sevda sızar sevgilerinden O altın sesinle buluşan sesim
Müpteladır Gemiler Benim Denizlerime
Müpteladır Gemiler Benim DenizlerimeNurullah Genç · Timaş Yayınları · 2023132 okunma
İyi ki dinlemiyorsun Unutmak diyor, sonsuz rüya diyor Kaybolmak diyor bir hiçlikte
hiç olmazsa, birisi... sonbaharın en kalın düdükleri uğuldar eylül serinliğinde sokaklar törenle demir alır camların buğulanıp üşüdükleri o rüya belirsizliğinde şehir insanı ansızın bırakır sonsuz martıların döküldükleri leylâk karanlığının perdesinde yolculuklar öncelik kazanır soğuk tabancaların öksürdükleri oteller canlanır her zil sesinde insan insanı ölümünden tanır (…)
Bugünün insanı, bizler bölünmüş haldeyiz. Hayatımızı bölüp her bir parçasını başka bir çekmeceye tıkarken kendimizi de ayırmış, başka bir çekmeceye almışızdır. Günlük yaşam pratikleri gereğince gerekli olanı gerekli çekmeceden alırız ancak bazen de beklemediğimiz anda bir çekmece açılıverir. İşte bu çekmeceden çıkanların kaynağı bilinçdışıdır. Aslına bakarsak bilincin altı, üstü, içi, dışı diye tabir edilen alanlar bilincin farkında olmadığımız çeşitli düzlemlerinden bahsedebilmek için ortaya konulmuş olan terimlerdir. Gerçekte varoluşun tüm boyutlarını kapsayan ortak tözdür “bilinç” ve onun kaynağı da sonsuz zekâya sahip bir zihindir. Buna göre insan olmayı deneyimleyen her ruh, evrensel zihnin sınırlandırılmış bir modeliyle fiziki âlemde yaşama dahil olduğu süreçler içerisinde bilincin yalnızca belli bir kısmının farkındadır. Bilinçlenmek ya da bilinçli olmak denildiğinde de gerçekte bireyin bilincinin farkındalığını artırması kastedilmektedir.
Sayfa 11 - Destek YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.