İnsan, kendisini kendi yaptığı yanlışlarla eğitmiştir: Önce kendi kişiliğini yarım yamalak görebilmiştir ancak; sonra da hayali meziyetler yakıştırmıştır kendine; üçüncü olarak doğa ve hayvanlarla sahte ilişkiler kurduğunu hissetmiştir; dördüncü olarak boyuna yeni yeni iyilik kuralları icat etmiş, bunların her birini belirli bir süre için ölümsüz ve mutlak saymıştır; öyle ki, bu değerlendirme ile soylu hale gelen şu ya da bu içgüdü yahut şu ya da bu durum, birbiri ardınca ön plana geçmiştir. Bu dört yanlışın etkisini bilmezlikten gelmek insanlığı, insancılığı ve "insanlık haysiyeti"ni yok etmek olur.
Büyük bir zaferin en iyi yanı zaferi kazananda yenilgi korkusu bırakmamasıdır. Şöyle der o kendi kendine : "Ne diye ben de bir defa yenilmeyeyim? Bunun için yeterince zenginim şimdi."
Parlamenterizm yani 5 tane politik düşünce arasından birini seçmek için verilen resmi izin, bağımsız ve kişisel görünmekten, kendi düşüncelere uğrunda savaşır görünmekten çok hoşlanan bir sürü insanın özellikle hoşuna gider. Fakat aslında sürüye tek bir düşünceye zorla kabul ettirmek ya da 5 tanesi arasında seçim yapmasına izin vermek o kadar önemli değildir; bu beş düşünceden hiçbirini paylaşmayan ve herkesten ayrı duran kişi, bütün sürüyü aleyhine çevirir her zaman.
Yalnız yaşayan insan yüksek sesle konuşmaz, yüksek sesle yazmaz da: Yankıdan, yankının boşluğundan Yankı Perisinin eleştirisinden korkar. Yalnızlık bütün sesleri değiştirir.
Bugün yoksul o; fakat her şeyini elinden aldıkları için değil de, kendisi her şeyi kaldırıp attığı için; ne önemi var onun için bunun? Bulmaya alışıktır çünkü. Onun isteyerek katlandığı bu yoksulluğu anlamayanlar, asıl yoksullardır.