(...)Beni rahatsız etmiyorsunuz. Tam tersine, bazen yalnız olmadığıma seviniyorum. On gündür tek bir kelime bile konuşmadım...aslında yıllardır...artık o kadar zor geliyor ki bu, belkide insan herşeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla... Artık kamaramda duramıyorum o... O tabutun içinde...artık yapamıyorum...öte yandan insanlarda katlanamıyorum, çünkü bütün gün gülüyorlar... Şuan bunu kaldıramam...sesleri kamaramın ta içine kadar geliyor ve ben kulaklarımı tıkıyorum...kuşkusuz, bilmiyorlar ki...neyse işte bilmiyorlar ve de zaten yabancıları ne ilgilendirir ki bu...
Senden elimde tek bir satır yok şu son saatlerimde, hayatımı vermiş olduğum insandan tek bir satır bile yok. Bekledim, çaresizlik içinde kalmış biri gibi bekledim. Ama sen beni çağırmadın,tek bir satır yazmadın...tek bir satır bile
Beni teselli etmeye çalışacaklar, bana birtakım sözler söyleyecekler, sözler, sözler; bana ne yardımı olacak ki sözlerin? Biliyorum ki sonra yine bir başıma kalacağım. Ve insanlar arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yok.
ama sen benim için kimdin ki? beni hiçbir zaman tanımayan, yanımdan geçerken bir taş parçası, bir su birikintisi gibi geçip giden, hep yoluna devam ederken beni sonsuz beklemeler içinde bırakan sen, kim olabilirsin ki?
kitapta okuduğum şey bir aşk mıydı yoksa bir saplantı mıydı tam olarak karar veremedim. kitap boyunca sürekli olarak bir insanın kendine niye bu kadar uzun süren bir işkence yaptığını sorgulayıp durdum açıkçası. çünkü bence-ki herkes kitapları kendi düşüncesiyle okur- bir durumu uzun süre devam ettirip kendine ıstırap çektirmektense olup olmayacağını anlamak için bir adım atıp netliğe kavuşturmak daha mantıklı ve daha az acı verici olur. yazının başında karar veremediğim şey şu an yazdıkça daha netleşti açıkçası. bu bir aşk değil bir saplantıydı bana kalırsa, çünkü aşk denilen şey kendine olan saygını kaybetmek ve gereksiz yere bir acı çekip bunu uzatmaksa yaşanmaması gerekir ve de kendine saygını kaybettiğin ve saplantı haline getirdiğin şeye, çoğu kişinin büyülü bir şeymiş gibi anlattığı ve yaşadığı aşk adını vermek de bu terime saygısızlık olur bence :)
"Bir kez kendini bulmuş olan kişinin,
bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık.
Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan,
bütün insanları anlar.
#Stefan Zweig