Çoğu hayvanların kulağı insanınkinden delik. İnsanoğlunun işitme gücü saniyede üç bin titreşimden ötesine eremez. Kaldı ki, işine gelmeyince baş ucunda top atılsa duymuyor. Tazının burnu iki kilometre ötedeki bıldırcının kokusunu duyabilir. İnsanoğlunun koku alma duyusu, oldum olasıya güdüktü ya, hele şimdi para kokusundan gayrısını alamıyor.
Bir kedi açısından havanın elektriğine, bir fare görüşünden ultraviole ışınlarına karşı vurdumduymaz yaratıklarız.
Şahinler miyopluğumuza acısa yeri. Dört yanımızda bütün ayrıntıları ile net olarak görebildiğimiz şeylerin sınırı elli metre kuturlu bir çevreyi aşmaz.
Duyularımızın bu züğürtlüğüne karşılık kafamız imdada yetişmese hapı yuttuğumuzun resmidir. Bereket, telefondu, mikrofondu, radyoydu gibi buluşlarla uzaktaki sesleri avlayıp sağır kulağımıza duyurarak, hayal meyal duyduğumuz ya da varlıklarından büsbütün habersiz kaldığımız kokuları lâboratuvarda büyültüp nezleli burnumuza sokarak pek zavallı olan duyular skalamızı zenginleştirmişiz de, bu konuda bizlerden üstün dört ayaklı kardeşlerimizin içinde azbuçuk başı yukarıda gezebiliyoruz.