Tuhaflık bir eksiklik değil, fazlalıktı; sıradan insanların sahip olduğu şeylerden yoksun olan biz değildik, tuhaflıktan yoksun olan onlardı. Bizler eksik değil, fazlaydık.
Şehrin sokaklarında geceleri gezmek Mevlut'a kendi kafasının içinde geziniyormuş duygusu veriyordu. Bu yüzden duvarlarla, reklamlarla, gölgelerle, karanlıkta seçemediği tuhaf ve esrarlı şeylerle konuşmak kendi kendine konuşmak gibi geliyordu ona.
Mevlut kafasının içerisindeki ışık ile karanlığın şehrin gece manzarasına benzediğini hissetti. Belki de bu yüzden, getirdiği para ne olursa olsun, kırk yıldır geceleri şehrin sokaklarına boza satmak için çıkıyordu.
Kalbin niyeti ile dilin niyeti arasındaki köprü KISMET idi elbette: İnsan bir şeye niyet edebilir, başka bir şeyi dile getirebilir, kısmeti bu ikisini birleştirebilir.