"Egemenlik kayıtsız şartsız milletin degil mi? Ben istersem egemenliğimi BİR ADAMA devrederim, istersem ÖZGÜRLÜGÜMDEN de vazgeçerim!" diye düşünenler olabilir. Ancak bu düsüncenin sonu gönüllü köleliktir.
İlginçtir!
Bu düsünceye sahip olanlari Atatürk, 1 Mart 1923 tarihli Meclis Açılış konuşmasında şöyle uyarmış:
"Bir insan belki kendi istegi ile kişisel özgürlüğünü bir yana bırakabilir. Fakat bu girişim koca bir ulusun hayatina ve özgürlüğüne zarar verecekse, büyük ve onurlu bir milli yaşam bu yüzden sönecekse, o milletin evlatlar ve torunlar bu yüzden yok olacaklarsa bu girişim
hiçbir zaman meşru ve kabul edilebilir bir konu olamaz. Ve hele böyle bir girişim hiçbir zaman özgürlük adına hoşgörü ile düşünülemez."
Demem o ki, egemenliğini asla bir adama devretme ve higbir zaman özgürlügünden vazgeçme...
İşte böyle bir günden diğerine atlıyorum
çok renkli çember ve daha güzel
bir atış alanından ya da ocaktan
hele kıvılcım olursa bir de rüzgâr rengi
Ey Yaşam, sen ey rahat otomobil ve
hep önlerde koşmanın öldürücü sevinci
Farların ateşiyle yanacağım.
yaşam bazen her şeyin uzağında ve yalnızlık içinde takılıp kaldığımız bir ana dönüşür. sanki her şey orada çözülmez biçimde bir başka acıyla düğümler bizi. en çok da sönmeyen bir hasretle, yaşanmamış zamanlarla. kalbimizin o solgun atışıyla sızan her şeyde eksikliğimiz çoğalır.
Yeri geçmişken. Hatadan çıkarımımız bir sonraki pratiğimize değil ruhiyetimize yansıyor -ki bu büyük bir körlük; histerik hatta tiyatral biçimde insandan kaçma pratiğine dönüşüyor. Yaşam dilediği kadar kendini dayatsın. Asla yapmam dediğimiz şeyi asla yapmamamız gerek ki bunlara zemin oluşmasın.
"Sınırları olmayan bir hayat isterdim,
Toprağı bölünmeyen,
Kalbe sınır çizilmeyen,
Gülüşleri öldürülmeyen,
En çokta Adil bir yaşam isterdim, masum bir çoçuğun bakışlarına benzeyen."
Bazen ben de unuturum. Bazen ben de unuturum, yaşam denilen bu rutubetli yolculukta açık mavi gökyüzünü, çemberini kaskatı sarmış bu güneşi ve üstümüzdeki diğerlerini. Bazen ben de unuturum kokusunu bir kırmızı çileğin.