Bu berbat ve kokuşmuş düzen yalanlar ve yarı doğrular üzerine inşa edilmişti. Kimse bunu dosdoğru söyleyemiyordu çünkü zaten doğruluğu kesin olan bir şey yoktu. İster ırksal, ekonomik, cinsel, coğrafik ya da dinsel farklarla ister örgü kazak beğenileriyle ayrılmış olsunlar her grubun kendine göre bir doğrusu vardı. Bu doğru da diğerlerinin doğrusuyla doğrudan çatışıyordu. Dahası, bu doğru her an diğer doğruların tehditi altındaydı.