Christoph Martin Wieland, (d. 5 Eylül 1733, Laupheim - ö. 20 Ocak 1813, Weimar) Alman şair, çevirmen ve Aydınlanma Döneminden bir yayımcıdır. Wieland, Almanca konuşulan bölgeler içinde Gotthold Ephraim Lessing ve Georg Christoph Lichtenberg'in yanı sıra en önemli ve etkili Aydınlanma Dönemi yazarıdır ve aynı zamanda Johann Gottfried Herder, Johann Wolfgang von Goethe, Friedrich Schiller'den oluşan Klassizmin 4 Beyni'nin en yaşlısıdır.
Milattan önce kurulmuş bir kent Batı Trakya'da Gümülcine dolaylarında adıysa Abdera.Hiç kimseyi beğenmeyen bir halk düşünün, farkları toz kondurmadıkları düşünce ve yaşam tarzları.Kitabımız iki bölümden oluşan güzel bir taşlama örneği. İlk bölümde, Abderalılar üzerinden bağnazlık, dogmacılık, tutuculuk, bilgi sahibi olmadan görüş sahibi olmak gibi konularla ilgili taşlamalara yer verilir. Abdera’nın bağrından kopup şehir şehir gezip farklı kültürler hakkında fikir sahibi olmak için gönderilen, döndüğünde öğrendiği şeyleri anlatmaya çalışsa da bir türlü meramını anlatamayan canım Demokritos… Ve Demokritos sayesinde Abdera’da ağırlanan Hippokrates, yine Demokritos sayesinde tiyatro meraklısı halkın Euripides gibi dehalarla, dar kafalı halkın kesişmeleri söz konusu. İkinci bölüm “Eşeğin Gölgesi Davası" ile hukuk sistemi ve mahkemelerin trajikomik mizanseni yer alıyor. Yani dahi filozoflarla, boş inançların, ön yargıların, eleştirisiz düşüncelerin tutsağı ufku asla genişlemeyen küçük taşra insanlarının verdiği ibretlik hikayelerle dolu bir kitap. Her sayfasında yüzünüzden tebessümü eksik etmeyecek aynı zamanda tatlı felsefi atıflarıyla diğer felsefe kitapları arasındaki nüansını çıkaracak bir hikaye.
Okumaya başladığım dakikadan itibaren yüzümdeki tebessümü hiç eksiltmeyen, aynı zamanda derin manada düşündüren, tadini çıkara çıkara okuduğum "Dahi ile Dar Kafalıların Felsefe Romanı”
Yazar Wieland, Abderalıların öyküsünü yazdığında, tarihte eski Makedonya’daki bir şehrin hikayesini yazdığını sanırken, aslında bizim, çevremizin yani insanlığın öyküsünü yazmış olduğunu ancak gelen tepkilerden sonra anlamış. Çünkü hepimiz aslında bağnazlıkta, tembellikte, aymazlıkta, akıl-fikir yoksunluğunda, saçma sapan davranışlarımızda Abderalıyız. O nedenle de aslında hepimiz Abdera’nın öyküsünde kendimizi buluyoruz..
Bende güçlü bir yatıştırıcı etkisi olduğu kesin. 18. yy da yaşamış aydınlanma döneminin bir yazarı olan Christoph Martin'in o dönemi oluşturan toplumun ve karakterinin üzerine mizahi bir biçimde yazdıkları bugün için hâlâ geçerli. Ne ülkeleri belirleyen sınırlar, ne insanları birbirinden ayıran diller, ne de bir gıdım erdemliliği sağlayamayan dinler; dünyanın her yerindeki insan ve davranışlarını seyrettirmek için okuyucuyu göğün yukarısına çeken ve onları (Abderalıları) okuyucuya karikatürize ederek yukarıdan seyrettiren çok güzel bir yapıt.
Bu kitabı okuduktan sonra kanaatim; evrim teorisinin varlığına şüpheyle yaklaşır olduğum. Darwin hayvanlar aleminde biyolojik geziye çıkacağına biraz da filozoflarla çalışıp düşünsel geziye de çıksaydı, sanırım ya insanları evrimin dışında, gerçekten topraktan yaratılan varlıklar olarak görürdü ya da evrimi toptan reddedip, Sabahattin Ali'nin sözüne ithafen bir rakı parası bulup parlak istikbalinin şerefine bir kaç kadeh içerdi.
Abdera, insanlığın varlığıyla kendini yaşatan bir yer. Kitabı okurken "acaba Abderada mı yaşıyoruz?" sorusunu sormayan yoktur sanırım.
İçimde ısrarlı bir "Okuyun" demek geliyor ama okumayın ya, okuyup da değerli zamanınızı harcamayın!
Yine de iyi okumalar. :)