Erdoğan Tokmakçıoğlu, 1934'te Sarayköy'de (Denizli) doğdu. İlk ve ortaöğrenimini çok değişik yerlerde yaptı, 1951'de İzmit Lisesi'ni bitirdi. Ankara Hukuk Fakültesi ve DTCF Tiyatro Enstitüsü'nde öğrenim gördü (1951-1959). Ankara ve İstanbul'da 1952'den bu yana çeşitli gazetelerde, belli başlı ansiklopedilerde çalıştı. Edebiyata şiirle başladı. İlk öyküsü ‘Dolmuş’, Türk Dili Dergisi Öykü Yarışması'nda derece alınca (1953) öyküye yöneldi. Çocuğun Biri adlı öyküsü Dünya Gazetesi Yarışması'nda birincilik kazandı (1954).1951'de ilk baskısı yapılan Bütün Yönleriyle Nasreddin Hoca adlı yapıtı yurtiçinde ve dışında geniş yankılar uyandırdı. Kültür ve Dışişleri bakanlıklarının seçkisiyle yapıt, Bulgaristan'da Gobrova-836. Uluslararası Biennali'nde Türkiye'yi temsil etti. Çocuk edebiyatı dalında da çok sayıda yapıtları olan Erdoğan Tokmakçıoğlu'nun başlıca kitapları: Çingene Pilici (roman, 1955), Sıfırdan Önce (öyküler, 1959), Ünlü Türk Masalları (1968), Kalbur Saman İçinde (1973), Bütün Yönleriyle Nasreddin Hoca (1971), Mavi Şapkalı Çocuk (1976), Karanfil Sokağı (1977), Yedi Köyün Eşeği (1977), Keçi Ayaklılar (1980), Ödünç Eşek (1983), İncili Çavuş (1983), Bekri Mustafa (1983), Çocuk Oyunları (1984), Kelalâka-Osmanlılarda Lâkaplar ve Hikâyeleri (1990), Kurbağa Gelin (1983), Ülkemden Hayvan Masalları (1991), Zurna Çalan Kuş (1991).
İç Anadolu'nu da bir il olan Eskişehir'in tarihi İlkçağ'a denk uzanır.Kentin MÖ. 7.yüzyılda Dorylaion adıyla Frigyalılar tarafından kurulduğu kabul edilir. Frigya Krallığının yıkılışın ardından kent ve yöre sırasıyla Lidya , Pers , Makedonya , Seleukos , Galatlar , Bergama Krallığı , Roma , Bizans , Arap , Selçuklu egemenlik ve uygarlıklarını yaşadı.Kenti Selçuklular 1289'da Osmangazi'ye verdiler.Bir süre Karamanlı egemenliğinde kalan kent ,1.Murat tarafından tekrar Osmanlı egemenliğine katıldı.
MS.8 yüzyılda bir süre Dorylaion'a egemen olan Araplar kenti Duruliya,Druliya,Düriliya gibi adlarla andılar.Selçuklular döneminde 1182’den sonra savaşlar nedeniyle harap olan kentin 2 kilometre güneyinde yeni bir kent kuruldu.Dorylaion için kullanılagelen Eskişehir adı da bir süre sonra bütün kentin adı durumuna geldi.
İlk adı 'Ziata Kalesi' anlamına 'Ziata Castelium' olan 'Harput' daha sonra (taş kale) anlamına 'Hartabirt', 'Harbert', 'Karbert' gibi adlarla da anıldı, bu ad giderek 'Harput'a dönüştü.
Antik adı Eski Yunanca 'Ephesos', Latince 'Efhesus' olan 'kent' Türkçede 'Efes' şeklini almıştır. Kentin kimler tarafından ne zaman kurulduğu saptanamamıştır.
Adının 'Korsa' ya da 'Kolsa' adlarından geldiği; Gürcü dilinde 'kapı kenti' demek olan 'Kariskalaki'den kaynaklandığı yolunda görüşler vardır. Kaşgarlı Mahmut, Divan ü Lügati't Türk'te 'Kars'ın anlamını 'Devetüyünden ya da koyunyü nünden yapılmış kaftan' olarak verir. Tarihçi 'Strabon' ise 'Kars'tan 'Korzene' diye söz eder. 1990'da çıkarılan bir yasa ile Kars ilinin eski sınırları içerisinde Iğdır ve Ardahan illeri kurulmuştur.
İl ve ilçelerin adı ya antik dönemden değişerek gelmiş ya da daha sonradan il ve ilçelere dönüşen yerlere o bölgenin yöneticileri tarafından isim verilmiş. Bu bilgiler kısa kısa anlatılmış. Çok da doyurucu olmamış. Bu konuda daha farklı kaynaklara bakılabilir.
Osmanlı tarihinde tahta geçme meselesini ele alan güzel bir çalışma. Gayet net ve yormadan okuyacağınız bir kitap.
Büyük bir devleti/imparatorluğu yönetmek, padişah olmak muhakkak kolay değildir. Ün, şöhret, makam meselesi en yakın akrabanı bile sana düşman edebilir. Dünya’ya gelen padişah çocukları (Şehzadeler) “babamın yerine geçeceğim” algısıyla büyürler/büyütülürler. Ama kim geçecek? Çok erkek evladı olan padişah ne yapacak? İşte asil makam kavgaları ve savaşları bu düşünceye baş yorduğun zaman başlıyor. Bugünkü mal kavgaları gibi. Herkes en “iyi payı” kendisi için istemekte. Saltanatta böyle bir şey işte. Bundan dolayı kardeşlerin(şehzadelerin) birbirleriyle savaşmalarını okuyacaksınız. Haklı, haksız kim diye bir kesin kanıya varmak zaten kolay değil. Ama makam için insan öldürmek sizce doğru mu? Yorumu size bırakıyorum ve keyifli okumalar diliyorum.
Tarihin yalnızca savaşlar, antlaşmalar, kurulma ve yıkılma tarihleri vs üzerinden öğretildiği bir sistemde eğitim aldıktan sonra günlük hayata ilişkin bilgileri alabileceğim kitaplar okuyup derinlere dalmak beni hep mutlu etmiştir.
Bu kitapta yazar Osmanlı'da kadınların yaşayışlarına dair bilgiler vermiş, farklı kaynaklardan alıntılarla anlatımını desteklemiş. Şimdilerde birilerine anlatsanız inanmayacağı pek çok şeyin o zamanlar gündelik hayatın dikkat çekmeyen bir parçası olabildiği düşüncesi başlı başına heyecan verici.
Yüzeysel bir anlatım tercih edilmişse de okuması keyifliydi.