Erol Sever 1939'da İzmit'te doğdu. Aslen İstanbulludur. Lise'yi bitirdikten sonra işçi olarak Viyana'ya gitti. Bir süre İşletme Ekonomisi okudu. Viyana'da devrimci işçi-öğrenci hareketlerinin ön saflarında yer aldı. Avusturya Hükümeti'nin çıkardığı ırkçı yabancılar yasasını protesto eylemlerini örgütlediği gerekçesiyle sınırdışı edildi. Aydınlık Gazetesi İstanbul Bürosu'nda çalıştı. Daha sonra Almanya'ya Frankfurt Bürosu'na, oradan da İsveç'e geçti. Aydınlık ve 2000'e Doğru muhabirliği yaptı. Yazıları ayrıca leni Birlik, Hujado, Yaba ve Berfin Bahar Dergileri'nde yayınlandı. İsveç Yazarlar Birliği Üyesi olan Erol Sever'in iki şiir, sekiz araştırma ve altı çeviri kitabı var. Yazar 1994 yılında Turan Dursun Araştırma İnceleme Ödülü'nü aldı. 9 Şubat 2003 tarihinde kansere yenilen gazeteci-yazar vasiyeti üzerine yakıldı ve külleri İstanbul Boğazı'na serpildi. "Biz topraktan gelmedik toprağa gitmeyelim, sudan geldik suya gidelim" diyordu. Ölümünden sonra İsveç Asur Federasyonu, Asur/Süryani olmayıp da onlar hakkında araştırma yapanlar için Erol Sever araştırma inceleme ödülü vermeye başladı.
"Kur'an okunmalı , ama başka kitaplar da okunmalı. Tevrat da, incilde Bunlar okunduğu zaman hem bunlardaki birer efsane ürünü inançlar, hem de Kur'an'ın içeriğinin çok büyük bir kesiminin kaynağı belli olur.
Gelecekten haber veren rahibe, "kahin" denilmeye başlandı. Bu sözcüğün İbranice karşılığı Kohen'dir. Kohen,hem rahip, hem de gelecekten haber veren, kehanette bulunan kişiydi.Tapmak hizmetinde bulunan kişi (ya da tapınağın büyüklüğüne ve tanrı ya da tanrıçanın saygınlığının yaygınlaşmış olmasına göre, kişiler)hem rahiplik hem de kahinlik yapıyordu. Arabistan tapınaklarında yalnız kahinler değil, kahineler, kadın rahipler de vardı. Bu kahineler en soylu ailelerden geliyorlardı ve kahinlik de anneden kızına geçiyordu.
Araplar bütün tanrıları tek bir çoğul kavram içinde toplamamışlardı vezaten bu nedenle de bir Hitit veya bir Elen tanrılar dünyasından söz ettiğimizhalde, bir Arap tanrılar dünyasından söz edemiyoruz, çünkü bu sistem Araplar'da yoktu. Araplar, "tanrılar" kavramı yerine tekil "tanrı" kavramını kullanıyorlardı. Burada Samiler'in geleneksel tektanrıcı düşünceye yabancı olmamaları da söz konusu olabilir.
Arap kültü ilk başta dindi; İslam'ın ortaya çıkmasıyla bu kült ortadan kalkmaya başladı.
Hristiyan toplulukların Arsakidler'in denetimi altına geçmesi, doğal olarak bu toplulukları etkiledi. Sasaniler eski egemen hanedanın savunmaya dayalı polltikasını bir yana ittiler ve yayılmacı bir politika izlemeye başladılar.
Adak adanan bir hayvanı kurban etmeye ihram adı veriliyordu; bu aynı zamanda bayram kurbanıydı. İhram adağın içeriğini değil, adak adayanın sözünü yerine getirmesini, kutsal sorumluluğunu göstermesini ve adak adamayla, adanan adağın kurban edilişi arasındaki süreyi belirtiyordu. İntikam ve kan davası her zaman kutsal sorumluluk olarak görülüyordu. Düşmanından intikam almayan veya kan davasında Hammurabi yasalarından kalma dişe diş, göze göz ilkesini uygulamayan kişi, düşmanının ·kanını dökünceye kadar taranmaz, yıkanmaz, şarap içmez ve kadınıyla yatmazdı. Bu sürece de ihram deniliyordu.
Ödevim gereği okumam gereken kitaplar arasındaydı Asur tarihi içerisinde bütün olayları en ince ayrıntısına kadar başarılı bir şekilde aktardığını söylemem mümkün gerçekten güzel bir eser her kitap gibi bazı hatalar olabilir ama o kadar da göze batan hatalar olduğu söylenemez gayet güzel okunaklı ve okunması gereken bir kitap bilgi hazinesi denilebilir nitelikte
Asur TarihiErol Sever · Kaynak Yayınları · 199615 okunma
İslam tarihinde pek üzerinde durulmayanların okuyucuyla buşuşmasına vesile oluyor bu eser. Kabenin islam öncesi durumu, hristiyan arap toplumundaki yeri ve konumu üzerine güzel bir inceleme.
#KitapŞuuru