"Fakirlik ve aşk, pantolonun cebindeki iğneye benzer"dedi Hasan Amca,"Olduğu gibi bıraksan bile bir zaman,cebini delerek ortaya çıkması doğaldır.Eğer ortaya çıkmazsa,insanın bacağına batar ve kanca gibi deler.
Genelde insanların korkularını yenmek için başvurdukları şiddete ben de başvururdum.Şiddet gösterebileceğim yegane varlık yine kendimden başkası değildi.İnsanın insanı başkaları aracılığı ile değil de kendi benliği ile öğrendiğini düşünürdüm.Çünkü doğumdan ölüme kadar yanımdan hiç ayrılmayan yine sadece benim.Dahası uyurken bile kendimden ayrılamam.Günün yirmi dört saati kendimle yaşamak zorundayım.Acı verici.
Bu başlık altında çoğunluğu Koreceden olmak üzere -bir kısmı İngilizce- Türkçeye çevirisi yapılan edebiyat alanındaki kitapları ekleyeceğim. Benim gibi Kore Edebiyatı sevenlerin faydalanmasını umuyorum. :)
1.
Kitabı okurken ilk zamanlar dedim ki ne oluyor,bu nasıl bir kitap, amaç ne,ne anlatılıyor ,bu iş nereye gidiyor falan..derken okudukca vardim tadina cok ama cook guzeldi ..yetimhaneden cikmis bir cocuk ,savas sonrasi ülkesine hasret kalan gaziler, kore savaşı esnasında büyük adanmisliklarla çarpışıp geçmişini unutanlar, evlat hasreti çeken bir anne ,anne hasreti çeken evlatlar,domuz eti satmak zorunda kalan müslüman bir türk kasap, kendi vatanının değil başka bir vatanın tarihine ortak olan bir yunan,kendi anlattığı hikayelerle kendi inancını değiştirip gerçeği ve hayali birbirine karıştıran bir evsiz ve en önemlisi de annesi terk edince kekemeliği geçen küçük bir kekeme filozof ....Ben zevkle okudum ..sizlere de keyifli okumalar dilerim
Kitap elime aldığım da üzerindeki alıntı beni aşırı cezbetti. Ve arka kapak yazısını da okuyunca bir de babam askerdeki güzel kore anılarını sürekli dile getirirdi. Bunu da hesaba katinca kesinlikle okumam lazım diye düşündüm. Ama yanılmışım.
Kitap, Kore Savaşı sonrası orada kalan kültüründen bilgeliğinden hiç taviz vermeden Müslüman bir kasaptan bahsediyor. Ama bu babayiğit Türk'ün hangi sebeplerle orada kaldığını, neden kasaplık yaptığını ve Müslüman olduğu için kendi yemediği halde neden domuz eti sattığını ve gelir darlığına rağmen yetimhaneden neden bir koreli çocuk evlatlık edindigine dair hiç bir ayrıntı yok.
Kısacası kitap akışına gidecek sonunu merak ettirecek bir konu yok.!!!!
Yazar kitabı yetimhaneden alınan küçük çocuğun anlatımı ile kaleme almış. Çocuk vücudundaki yaralara rağmen savaştan nasıl sağ çıktığı ve hangi sebeple yetimhanede bulunduğu dair hiçbir şey belirtilmemiş. Genellikle çocuk lokanta işletmecisi Anne teyze, yine savaştan sonra orada kalmış yunan Yamos amca ve bir kaç karakter ile hayata karşı karamsar duruşunu dile getiriyor.
Kitap sonlarda Hasan Amca'nın halsizleştiği ve hastaneye yattığında çocuğun hissettikleri bayağı duygulandırdı beni.
Kitaplar her zaman büyük emekler sonucu ortaya çıkar ve buna büyük saygı duyuyorum. Tamamen boş bir kitap değil bazı yerlerde hayata dair çok güzel cümleler var. Bunları bir kaçını alıntı olarak paylaştım.
Çok birsey kazanıp kaybetmeyeceginiz sıradan bir kitap.
Kitapla kalın
Son Honggyu evlatlık edinen bir çocuğun gözünden dünyanın pek çok yarasını anlatıyor.Kore savaşından sonra oraya yerleşen Türk Hasan ve Yunanlı Yamos,mahallenin koruyucu meleği Anna teyze,Dazlak..Her karakterin ayrı bir hikayesi var..Ve bu hikayelerin hepsinden alınacak güzel nasihatler..Herhangi bir sonun olmasına gerek yok.Savaş sonrası Kore’yi anlamak için bile okunabilecek bir kitap ‘başka topraklarda rüzgar sert eser’.Yetimhaneler,kapitalizme boyun eğen özellikle fakir insanlar,savaş sonrası psikolojik bozukluklar..
*Kitaba dair sevmediğim detaylar ise kitap kapağının ve iç tasarımının basitliği oldu.
*Çeviride ise Türkiye’nin Korece konusunda en yetkin isimlerinden Göksel Türközü bulunuyor..