Julius Fučík (23 Şubat 1903, Prag - 8 Eylül 1943, Berlin), Çek gazeteci.
Fučík öğrencilik yıllarında siyasal çalışmalara katıldı, yazılar yazmaya başladı. Bir yandan Trovba, Rude Pravo ve Halo Noving gibi komünistgazetelerde makaleler yayımlarken bir yandan da yeraltı çalışmalarını sürdürdü. 1930'da gizlice Sovyetler Birliği'ne gitti. 1934'teki ikinci gidişinde bu ülkede iki yıl kaldı, Orta Asya'yı dolaştı. Çekoslovakya'nın Almanlar tarafından işgal edilmesi üzerine Komünist Yeraltı Hareketi'nin önderlerinden biri olarak illegal yayınlar çıkardı ve yönetti. 1942'de tutuklandı, on sekiz ay süren tutukluluğunun ardından Berlin'de katledildi.
Fučík, tutukevinde kaldığı süre içinde yazdığı ve yaşamının bu son dönemine ait izlenimlerini içeren "Reportaz psana na opratçe" (Darağacından Notlar) adlı kitabı Çek bir gardiyan yardımıyla parça parça dışarıya kaçırılmış ve Fučík'in ölümünden iki yıl sonra karısı tarafından bastırılmıştır.
Benim oyunumun sonu yaklaşıyor. Oyunun sonunu henüz bilmediğim için yazamıyorum. Artık bu bir oyun değil. Hayatın ta kendisi.
Gerçek hayatta seyirci yoktur: Hayata hepiniz katılırsınız.
Son perde açılıyor.
Dostlar, hepinizi çok sevdim. Tetikte olun!
Julius Fuçik, (1903-1942) çocukluğunda tiyatro, müzik ve sanat ile ilgilenmiş, ondan sonraki dönemlerde okuma sevdası ile başlayıp yazarlık ile devam etmiştir.
Babasının fabrika işçisi olması nedeniyle kendisi de babası ile bir çok defa vardiyalara gitmiş ve işçi sınıfının sıkıntılarını küçük yaşta görmüştür. Çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği bu
Darağacından Notlar, Gestapo zindanının karanlık bir hücresinde, dayanılmaz koşullar altında inatla kaleme alınmış bir direniş güncesi.
.
Merhaba. Bir idam mahkumunun bedeniyle, ruhuyla ve kalemiyle olan son derece etkileyici bir direnişini okudum. JULIUS FUČIK. Çekoslovakya Komünist Partisi önderlerinden aynı zamanda da bu siyasî kimliğinin
Muhteşem bir kitap okudum. Yaşanmış gerçek bir hikaye. Bu kitapta yazılanların gerçek olmamasını isterdim ama maalesef gerçek ve tarihte hep bir kesim zulme uğruyor ve bu asla bitmiyor. Şuan da Filistin bir zulme uğruyor. Rabbim tez zamanda bitirsin bu zulmü. Ve gelelim Julius Fuçik'in gördüğü zulme. 1940'lı yıllarda meydana gelen Nazi mahkemesinin Fuçik'i idama çarptırmasıyla herşey başlıyor. Fuçik bu kitabı Nazi celladının attığı ilmiğin gölgesinde yazdı. "Celladın ipi, ben bitiremeden boğazımı sıkarsa, geride filmin mutlu son'unu yazacak milyonlarca insan var" notunu bizlere bıraktı. Bir Çek gardiyanın hücreye gizlice kağıt kalem sokması ve yazılanları gizlice dışarı kaçırmasıyla meydana gelmiş ve numaralanmış sayfaları karısının birleştirmesiyle bizlerin eline kadar ulaştı. Bir eş olarak, kocasının yaşadıklarını okurken neler hissetti kim bilir. İnsan gördüğü işkenceler karşısında ölüp kurtulamıyor diye anne babasına sitem eder mi? Niye beni bu kadar dayanıklı yetiştirdiniz diye..
Bazen ölümün bir kurtuluş olduğunu kitabın ilk cümlesi size özetliyor.
"Kimi durumlarda bir adamı öldürmek ona yapılabilecek en büyük kötülük değildir."