Shakespeare kendi borçlarını ödemekte çok titiz davranmasa da, başkalarının ona olan borçlarını ödemelerinde hayli ısrarcıydı. Eli sıkı bir tefeci olan Ozan, dardaki dostlara "bedel karşılığı" sermaye sağlamasıyla tanınıyordu. Shakespeare'in damat adayının babası bir defasında, " Bay Shakespeare ile pazarlık yapıyorsan, ceplerinin boşalmasına hazırlıklı ol," demişti. Shakespeare, miktarı ne kadar küçük olursa olsun, ödenmemiş borçlar yüzünden borçlularını dava etmesiyle ünlüydü. Daha da kötüsü, korkunç derecede pinti olmasıydı. Strafford'un yoksulları için tek kuruş harcamamış, kıtlık dönemlerinde tahıl ve malt stokladığı için adı kötüye çıkmıştı. Halen akademisyenler, Shakespeare'in vasiyetnamesinde yer alan eşine yalnızca " en iyi ikinci yatağı" bırakma yönündeki maddenin bir sevgi göstergesi mi, yoksa ölüm döşeğindeki bir cimrinin son hamlesi mi olduğunu tartışıyor.
Hobbit Almanya'da 1945 yılına kadar yasaklı kaldı, bunun nedeni de yazarın Nazilere yağ çekme konusundaki gönülsüzlüğüydü. Alman yayıncılar 1937'de bu fantezi başyapıtının Almancasını yayımlamayı düşündü. Üçüncü imparatorluk'tan bir devlet yetkilisi Ari ırktan olup olmadığını soruşturmak için Tolkien ile temasa geçti. "Tahminimce bana Yahudi olup olmadığımı soruyorsunuz," diye, karşılık verdi yazar. " Üzülerek söylüyorum ki o yetenekli insanların arasında hiçbir atam yok." Bu iğneli sözler Tolkien'i Nazi otoritelerinin kara listesine yerleştirdi.
Poe'nun karanlıktan korkması boşuna değildi. Kendisi eğitimini bir mezarlıkta almıştı; bildiğimiz anlamıyla mezarlıkta. Poe'nun İngiltere'de gittiği yatılı okulun sınıfı mezarlığa bakıyordu. Ders kitabını bile satın almayarak ucuza kaçan okul müdürü, matematik derslerini dışarıda, ölüler arasında verirdi. Çocukların her birinden bir mezar taşı seçmesi, sonra da ölüm tarihinden doğum tarihini çıkararak ölünün yaşını bulması istenirdi. Beden dersi de aynı neşeli ortamda yapılırdı. Okulun ilk günü her öğrenciye küçük bir tahta kürek verilirdi. Sömestr sırasında ölen bir cemaat üyesi varsa çocuklar dışarı, mezar kazmaya gönderilir, böylece vücudu canlandırıcı bir etki yaptırılmış olurlardı.
Kitap eğer tamı tamına doğruysa çoğu yazarın yazar kişiliği yanında farklı karakterlere de sahip olduğunu görüyoruz. Hiç beklemediğim yazarlar hakkında okuduklarım beni çok şaşırttı. Aslında şaşırmamdaki temel etken çok eski yazarların daha farklı,onlarla ilişkilendiremediğim şeyler yapmış olması. Eğer güncel yazarlar olsaydı bu kadar şaşıracağımı düşünmüyorum.
Kitabın yazarı sinemanın ortaya çıkışından 2000'lerin başına kadar Hollywood ve dünya sinemasına damga vuran yönetmenlerin bazılarının çok kısa hayat hikayelerini, garip huylarını, kaprislerini, pek bilinmeyen yönlerini derleyerek ilgili okuyucuların hizmetine sunmuş. Edebi kaygısı olmayan derleme bir kitap. Aralarında Ford Coppola, Frank Copra, Charlie Chaplin, Stanley Kubrick, Woody Allen, Akira Kurasawa, M.Scorses, A.Hitchcock, S.Spielberg, Q.Tarantino gibi isimler de var.
Eğlenceliydi
Severek okuduğum kitaplardan biridir.Sanki kitabın yazarı ile sohbet eder gibi. Kitap; William Shakespeare, Balzac, Edgar Allan Poe, Charles Dickens, Tolstoy, Emily Dickinson, Mark Twain, Jack London, Virginia Woolf, Franz Kafka, Agatha Christie, Ernest Hemingway, Sylvia Plath gibi birçok yazarın sıradışı ve sansürsüz bir profilini sunuyor. Fazla birşey söyleyip kitabın gizemini bozmak istemiyorum.Kitabın kapağı benden fazla açıklayıcı oldu sanki;))
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim. Sylvia Plath eşi Ted Hughes ile tanıştığında öyle heyecanlanmış ki onu yanağından ısırmış ve yanağını kanatmış. İlk bakışta aşk denen şeydi bu diyor yazar;))