Şefik Can

Şefik CanKlasik Yunan Mitolojisi yazarı
Yazar
Çevirmen
8.7/10
119 Kişi
369
Okunma
56
Beğeni
6,3bin
Görüntülenme

Hakkında

Hayatı Sertarîk Mesnevî-hân Şefik Can, Erzurum’un Tebricek köyünde 1910 yılında hayata gözlerini açtı. Babası, Erzurum’da müderrislik yapan Tevfîk Efendi; annesi ise Gülşen Hanım’dır. Şefik Can çok küçük yaşlarda Birinci Dünya savaşına ve Kurtuluş savaşına tanık olmuş, ayrıca savaşların getirmiş olduğu sıkıntı ve ıstıraplarla büyümüştür. 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşını tüm dehşetiyle yakından yaşayan bir çocuk olan Şefik Can, boşalan tüfek fişeklerinin mukavva kutusundan, kendisine okul çantası yaparak 1916 yılında, Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde ilkokula başladı. Osmanlının son dönemlerinde, “Padişahım çok yaşa” diye başladığı ilkokulu, 1922 yılında “Kemal Paşa çok yaşa“ coşkusuyla bitirdi. Büyük “bir imparatorluğun hazîn çöküşünü, köklü bir kültürün yok oluşunu, yeni kurulan Cumhuriyetimizin doğum sancılarını birebir yaşayarak; yakın tarihimizin çok önemli bir tanığı oldu. İlkokulu bitirdikten sonra babasının arzusu üzerine, askerî okul imtihanlarına girdi. Bu imtihanı başarıyla kazanarak, 1923-24 öğretim yılında Tokat Askerî Ortaokuluna başladı, çok zor şartlar altında eğitimini tamamladıktan sonra Kuleli Askerî Lisesi’ni ve Harp Okulunu bitirdi. 1932 senesinde Haydarpaşa Askerî Veteriner Okulu’nda Ayniyat Muhasibi olarak göreve başladı. Dönemin popüler dergilerinden “Yeni Adam, Türk Sanatı, Bilgi Yurdu” gibi tanınmış kültür ve edebiyat dergilerine hikâye ve makaleler yazan Şefik Can, 1934 yılındaYeni Adam dergisinin açmış olduğu hikâye yarışmasına “Deli İsa” adlı hikâyeyle katılarak bu yarışmadan ödül aldı. Milli Savunma Bakanlığı’nın müsaade etmesi ile İstanbul Üniversitesi’nde imtihan vererek öğretmen oldu, Tâhir Olgun’un rehberliğinde stajını tamamladı. 1965’de emekli oluncaya kadar çeşitli okullarda Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yaptı. Tâhir Olgun’dan aldığı feyz ve muhabbetle Mevlânâ ve onun öğretisine büyük hayranlık duymuş; ömrünü Mevlânâ’ya ve onun eserlerini anlamaya, anlatmaya adamıştır. Tâhir Olgun’dan almış olduğu “Mesnevî-hânlık” icâzetiyle yapmış olduğu mesnevî derslerini son nefesine kadar devam ettirmiştir. Mevlânâ ve eserleri üzerine yapmış olduğu çalışmalarından dolayı 2001 yılında yüksek hizmet ödülü almıştır. 23 Ocak 2005 yılında vefât etmiştir. Şefik Can’ın na’şı Konya’daki Üçler Mezarlığı’na defnedilmiştir. Edebî hayatı Şefik Can, çağının sosyal sıkıntısı ve insanların ihtiyaçları üzerine Mevlânâ ve eserlerine yönelmiştir. Hazırlamış olduğu eserleri gönlündeki ilahî aşkla harmanlayarak; ifâdenin en basit, en berrak, en sanatsal şekliyle herkesin anlayabileceği ölçüde edebî bir üslupla hazırlamıştır. Çalışmalarında hassas bir mizaç, köklü bir kültür, sağlam bir dil, çok derin edebiyat ve tarih bilgisi, tasavvuf anlayışı ve dîvân edebiyatı hâkimiyeti göze çarpmaktadır. Kendisi maddeden çok ma’nâya önem vermiş, şöhretten ve gösterişten uzak durmuştur. Hayatının son demlerinde bile çalışmayı hiç bırakmayan, kendisini ilim ve irfâna adayan bir gönül adamıdır.Mevlânâ’yı anlamak için harcadığı ömrünü ve kendini bir hiç olarak tanımlamıştır. Şefik Can, anlatmanın yanı sıra Mevlânâ öğretisini hayatına en iyi şekilde geçiren engin şahsiyetlerdendir.Mevlânâ’ya gönül verişini "On bin ciltlik bir kütüphane kurdum. Bu arada Eski Yunan ve Latin edebiyatına gönül vermiştim. Hatta bir de Klasik Yunan Mitolojisi kitabı yazdım. Bütün bunları anlatmaktaki maksadım, Mevlânâ’ya körü körüne bağlanmadım; bütün dünya edebiyatını okudum araştırdım, hepsinin üzerinde çalıştım. Sonunda bütün bunların hepsi Mevlânâ’nın eserlerinin yanında bana çok boş ve lüzumsuz geldi.”sözleriyle açıklar. Kendisi yine kültürün, şiirin, dini, îmânı, mezhebi olmaz diyerek hiçbir şekilde düşünce ayrımı yapmamıştır. Arapça ve Farsça’yı küçük yaşta babasından öğrenmiş; üstüne İngilizce ve Fransızca’yı da öğrenen Şefik Can, bununla da kalmayıp tavan arasında kendi kendine öğrendiği Rusça’ya gramer yazmıştır. Bu eser henüz yayımlanmamıştır. Eğitiminin ilk safhasını babası Tevfik Efendi’den almıştır. Babası daha çocukluk yaşlarında Şefik Can’a Şeyh Sadi’den, Hâfız’dan beyitler ezberletmiş. Hayatında önemli bir yere sahip olan Tâhir Olgun’u da ilk kez babasından duymuş, daha sonraki dönemlerde ise eğitiminin önemli bir kısmını Tâhir Olgun’la tamamlamıştır.
Unvan:
Türk Mütefekkiri, Mutasavvıf, Araştırmacı Yazar, Emekli Albay, Şair, Edebiyat Öğretmeni
Doğum:
Erzurum, 22 Haziran 1909
Ölüm:
İstanbul, 24 Ocak 2005

Okurlar

56 okur beğendi.
369 okur okudu.
44 okur okuyor.
367 okur okuyacak.
27 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
"Burada gizli birisi var kendini yalnız hissetme, yalnız değilsin.."
Sayfa 73 - Kurtuba KitapKitabı okudu
Reklam
"Madem ki sen, bensin, ben de senim, artık bu senlik ve benlik nedir? Biz Hakk'ın nuruyuz, Hakk'ın aynasıyız. Şu halde kendi kendimizle, birbirimizle ne diye çekişip duruyoruz? Bir aydınlık, bir aydınlıktan neden böyle kaçıyor? Biz hepimiz, bütün insanlar, tek bir vücut halinde, olgun bir insanın varlığında toplanmış gibiyiz. Fakat neden böyle şaşıyız? Aynı vücudun birer uzvu olduğumuz halde neden zenginler, yoksulları böyle hor görürler? Aynı vücutta bulunan sağ el, ne diye kendi sol elini hor görür? Her ikisi de madem ki senin elindir, aynı tende uğurlu ne demek, uğursuz ne demek? Biz hepimiz, bütün insanlar hakikatte tek bir cevheriz. Aklımız da bir, başımız da bir. Fakat kambur felek yüzünden biri, iki görür olmuşuz. Haydi, şu benlikten kurtul, herkesle anlaş, herkesle hoş geçin. Sen kendinde kaldıkça, bir habbesin, bir zerresin, fakat herkesle birleştin, kaynaştın mı, bir ummansın, bir madensin! Bütün insanlarda aynı ruh vardır, fakat bedenler, tenler yüzbinlercedir. Nitekim dünyada sayısız badem vardır, ama hepsinde de aynı yağ bulunmaktadır. Dünyada çeşitli diller, çeşitli lügatler var, fakat hepsinin de anlamı birdir, çeşitli kaplara konan sular, kaplar kırılınca birleşirler, bir su halinde akarlar. Tevhidin ne demek olduğunu anlar da, birliğe erersen, gönülden sözü, manasiz düşünceleri sokup atarsan, can, mana gözü açık olanlara haberler gönderir, onlara gerçekleri söyler."
Hz. Mevlana'ya dil uzatanlara ithafen...
* * * Hazret-i Mevlânâ bir gönül adamı, bir Hak âşığı olup bütün eserlerinde İslâm'ın ruhundan, esasından zerre kadar ayrılmamış, fırsat düştükçe Kur'ân âyetlerini ve eşsiz Peygamberimiz Aleyhisselâm'ın hadîs-i şeriflerini açıklamıştır. Onun ilham kaynağı Allah sevgisi, Kur ân sevgisi, Peygamber sevgisi, insan sevgisidir. Onun bütün eserleri dikkatle okunur incelenirse eserlerinde İslâm a aykırı düşen, İslâmî olmayan bir görüş bulunmayacaktır.
Sayfa 42 - Kurtuba KitapKitabı okudu
Eğer insanlar Mevlânâ ile Şems gibi birbirlerinde bulunanı, birbirlerinin hakikatini görebilselerdi, dünya cennet olurdu; insanlar, daima bir barış hâlinde yaşarlardı. Harpler ortadan kalkar, bütün dünyada silah fabrikaları kapatılır, Afrika da, şurada burada açlık çeken insanlar bulunmazdı. Dünya, refah içinde yaşardı.
Sayfa 71 - Kurtuba KitapKitabı okudu
pek bişey değişmemiş...
kendileri gibi düşünmeyenleri yobazlıkla suçluyorlar, hoş karşılamıyorlardı.
Bir köşeye çekil, kendi içine kapan; mektubu, yani kendini aç da oku bakalım.. İçindeki sözler, duygular, düşünceler padişaha lâyık mıdır?
Mesnevi Hikayeleri
Mesnevi Hikayeleri
Reklam
En küçük ve ehemmiyetsiz gibi görünen sivrisineğin kanadındaki incelik ve sanat,insan yapısı en büyük bir dev nakliye uçağının kanadında yoktur.
Şefik Can
Şefik Can
MEVLEVÎ SEMÂININ SEMBOLİK DEĞERİ VE ADABI
“Bizler hem aynayız, hem de aynada yansıyan güzelliğiz. Hepimiz, bekâ âleminin kadehinin sarhoşuyuz. Biz hem acıları, sıkıntıları def ederiz, hem şifayız. Biz hem âb-ı hayâtız, hem sakiyiz.” “Gönlümüzde dönüp duran bir sır var. Yaratılan her şey o sırra bağlıdır, felekte gökler bile o sırla iki büklüm döner durur. O sır yüzünden ne başın ayaktan ne ayağın baştan haberi var. Baş da ayak da o sırla başsız ayaksız dönüp duruyor.”1 MEVLEVÎ SEMÂININ SEMBOLİK DEĞERİ VE ADABI sabahulkesi.com/2021/02/02/mevl... Yazar: Türkan Alvan - M.Hakan Alvan 1 Şefik Can, Hz.Mevlânâ’nın Rubaîleri, c.II, (r.1817); c.I, (r.530).
M. Hakan Alvan
M. Hakan Alvan
Türkan Alvan
Türkan Alvan
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Şefik Can
Şefik Can

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
564 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
43 günde okudu
Edebiyattaki mottom “başlayan ama bitmeyen öyküler dünyasında yaşıyoruz” oldu Calvino okuyunca. Öykü bitmemişti ama başlamıştı. Fakat nerede başlamıştı? Kimine göre destanlarda, mitolojilerde. Sanırım haklılardı. Sözlü gelenek artık yazıya dökülüyordu. Öykü burada başlamıştı gerçekten de. Mitoloji okumaya da böyle başladım. Klasik Yunan Mitolojisi
Klasik Yunan Mitolojisi
Klasik Yunan MitolojisiŞefik Can · Ötüken Neşriyat · 2011197 okunma
231 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Ne arıyorsan, neyin arkasından koşuyorsan sen osun
Şefik Can Hocanın bu eseriyle, 3. Geleneksel Şeb-i Arus Etkinliği ( 17 Kasım-17 Aralık) #90591746 sayesinde tanıştım. Yazarın okuduğum ilk eseri ve tasavvufun, felsefe bağlamında Eflâtun'la olan bağını incelemiş olması aralarındaki etkileşim açısından güzel bir çalışma olmuş açıkçası. Arayışı aynı olan fakat farklı
Mevlana ve Eflatun
Mevlana ve EflatunŞefik Can · Kurtuba Kitap · 200973 okunma
Reklam
231 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
odaya bir çocuk girince ayağa kalkarmış sayın Şefik CAN
Derli toplu, gayet dili anlaşılabilir, sıkmayan bir yol takip etmiş
Şefik Can
Şefik Can
ey hoca şefik sen bu dünyanın nesini sevdin? hiç düşünmeden "ben bu dünyanın kitaplarını sevdim" derim! demiş.. Kitabı çok severek okudum.. Bir de Şeb-i Arus zamanı okuduğum için daha bir anlam kazandı.. Konu başlıklarına göre hikayeler verildiği için de metinden kopmadan rahatlıkla okuyabiliyorsunuz.. Her kitaba güvenilmiyor ama bence siz bu kitabı gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz inanın bana.. Huzurlu vakitler dilerim.. Ruhun şad olsun
Şefik Can
Şefik Can
Mevlana ve Eflatun
Mevlana ve EflatunŞefik Can · Kurtuba Kitap · 200973 okunma