Ulusçuluk, Türkiye'de Osmanlı toplumunun özel konumundan doğar. Kapitilasyonlar Avrupa dış borçları ve
Avrupa büyük devletleriyle ölçüsüz bağlaşıklık Osmanlı
Devleti'ni giderek Avrupa'nın kıskacına sokar ve ülke giderek yarı bağımlı duruma dönüşür. Bu süreç içerisinde
XIX. yüzyılda Osmanlı aydınları kurtuluş yolları ve çözüm
arayışına girerler. Namık Kemal, Prens Sabahattin ve Abdullah Cevdet gibi aydınlar çözümü bir "Osmanlılık bilinci
yaratmada bulurlar. Bu görüşe koşut olarak ''İslamcılık"
ve "Türkçülük" görüşleri de yer alır. Bu duruma en çok tutunan "Ulusçuluk/Türkçülük" olur. Türkçülük, İttihat ve Terakki'nin de resmi ülküsü durumuna gelir.