1931 yılında Sivas'ta doğdu. İlk ve orta tahsilini Sivas'ta yaptı. Çorum Lisesi'nden mezun oldu (1950). İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1957'de bitirdi. Bir kaç arkadaşıyla birlikte, Babıali Yayınevi'ni kurdu. Daha sonra serbest avukatlık yapmaya başladı. Basın hayatına, Mümtaz Turhan'ın neşrettiği Ölçü mecmuasıyla girdi. Daha sonra kitap haline getirilen Meşhurların Son Sözleri, Son Havadis gazetesinde yayınlandı (1961). Fıkra yazarlığına Babıali'de Sabah gazetesinde başlayıp (1965), Tercüman'da devam etti (1969). Tercüman gazetesinde, milliyetçi bir kalem olarak çeşitli meslek odaları ve derneklerle yaptığı mücadelelerle sivrildi. 1988 yılında Türkiye gazetesinde fıkra yazarlığına başladı ve iki sene devam etti. TGRT'de haber yorumculuğu yaptı. En son Boğaziçi Yayınları'nın editörlüğünü yapıyordu. Evli ve üç çocuk babasıydı. Fransızca biliyordu. 12 Ekim 2009 tarihinde, İstanbul'da vefat etti.
Orhan Kemal - 2 Haziran 1970
"İnsanın gâvuru, müslümanı olmuyor arkadaş. İnsanın insanı, insan oluyor!"
Ahmed Arif -2 Haziran 1991
"Kendine iyi bak. Bir daha hiçbir ana doğuramaz seni. Bir daha hiçbir cihan bulamaz seni.."
Muhammed Ali - 3 Haziran 2016
"Risk alacak cesareti olmayan kişi, hayatta hiçbir şey başaramaz."
Nazım Hikmet Ran - 3 Haziran 1963
"Herkese selam, sana hasret.."
Ahmet Haşim - 4 Haziran 1933
"Sen sevmeyi bilmedin ki ölmeyi bilesin. Çünkü sevmeyi bilmeyenler ölmeyi de bilemez."
Cahit Zarifoğlu - 7 Haziran 1987
"Aklımdan çıkmıyorsun dedim. Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya."
Cemil Meriç - 13 Haziran 1987
"Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız."
Peyami Safa - 15 Haziran 1961
"Gerçek aşk sevgilinin bütün kusurlarını görür ve sever… Aşk inanmanın şiiridir. Aşk şüphe etmez. Aşk kıskanmaz. Aşk iğrenmez. Aşk çirkin bulmaz. Aşk küçümsemez...."
Hasan İzzettin Dinamo - 20 Haziran 1989
"Hayvana yemek değil su bile veremez olduk.Böyle bir evde kedi değil sıçan bile barınmaz"
Ahmet Muhip Dıranas - 27 Haziran 1980
"Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana."
Milattan (Hz İsa'nın doğumundan), Hz Peygambere vahyin nazil olduğu m.610 senesine kadar olan dönemi, nübüvvet ile alakalı olacak şekilde ele alan eser; bu alanda yazılmış ve hz peygamberin doğumundan ismine, nübüvvetine kadar bir çok konuyu ihtiva eden bir makaleyi de ihtiva etmektedir.
Mezkur makalenin esere alınmasının sebebi meseleyi
Kitap üç üstadın Ergun Göze abinin penceresinden hayatlarını, sanatlarını, davalarını ve buhranlarını anlatıyor. Nedense bu kitabı çok sevmeme rağmen yorum yapamadım. Bu kadarıyla iktifa edelim efendim. :)
Kitap, 1995 yılında Boğaziçi Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Safa’nın Nazım Hikmet ile olan kavgasını Ergun Göze de detaylı bir şekilde kaleme almıştır. Ancak Ergun Göze’nin yaptığı bu çalışma özgün bir Safa eleştirisinden ziyade, yanlı bir çalışma olduğu anlaşılmaktadır. Göze, kitabı yazma sebebinin ise “Nazım Hikmet’in polemikleri” kitabına karşı yazdığını dile getirmiştir. Safa’ya olan hayranlığını dile getirmek için Nazım Hikmet’e fazlasıyla yüklenen Göze, şunları kaleme almıştır; “Bir Nazım Hikmet furyasıdır gidiyor. Boy boy, çeşit çeşit, renk renk kitaplar… Hepsi de Nazım Hikmet’e izafe ediliyor. Bir kaç seneden beri Türkiye’deki yoldaşların “taktikası” bu. Ölen körlerin badem gözlü olduklarını görmüştük amma, ölen vatan hainlerinin “vatan şairi” olmaları bir yeni moda; yeni, acı, garip ve gülünç moda.” Sözleriyle kitabı neden yazdığını açıklamıştır.