Samir Amin (d. 3 Eylül 1931 – ö.12 Ağustos 2018), Mısırlı-Fransız Marksist eleştirmen ve ekonomist. Mısırlı bir baba ve Fransız bir annenin çocuğu olarak Kahire'de doğdu. Çocukluğunu Port Said'de geçirdi. Paris Üniversitesi’ni bitirdi. Poitiers. Paris ve Dakar üniversitelerinde ekonomi profesörü olarak çalıştı. 1960-63 arasında Mali hükumetine planlama danışmanlığı yaptı. Çalışmalarını Üçüncü Dünya ülkelerinin sorunları üzerinde yoğunlaştıran Amin, Senegal’in başkenti Dakar’da Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu’na bağlı Ekonomik Gelişme ve Planlama Enstitüsü’nün yöneticiliğinde bulundu. 1980’den sonra, gene Dakar’da bulunan Afrika Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Konseyi’nde çalışmaya başladı. Mısırlı-Fransız Marksist ekonomist Samir Amin 12 Ağustos 2018'de Paris'te 86 yaşında öldü.
Amin, “merkez” ve “çevre” gibi yeni kavramları kullanarak emperyalist bağımlılık altındaki az gelişmişlik sürecini incelemiştir. Amin’in “merkez-çevre” kuramına göre dünya ekonomisindeki ülkeler işlevsel bir bütün içinde hiyerarşik olarak sıralanırlar. Hiyerarşinin üst basamaklarındaki ülke sermayeleri, dünya ekonomisinin işleyişinden en yüksek payı alır, aynı zamanda da dünya ekonomisinin kendi gereksinimlerine göre ve hiyerarşiyi bozmadan işlemesini sağlamaya çalışırlar. Yüksek sermaye birikiminin oluştuğu ve ileri teknolojinin kullanıldığı bu ülkeler “merkez” olarak adlandırılır. Merkez ülkelerin tam karşısında, hiyerarşinin alt basamaklarındaki “çevre” ülkeler yer alır. Bu ülkelerde ücretler düşüktür ve dışarıdan getirilen (merkez ülkelerde geliştirilmiş) teknolojiler kullanılır. Sermaye birikimi ise büyük ölçüde uluslararası sermayeye bağımlıdır. Amin, gelişmekte olan ülkelerin bu hiyerarşik yapıyı kırmasının yolu olarak dünya pazarından kopma politikasını önermektedir.
Amin, kendisi gibi az gelişmişlik süreçlerini inceleyen başka bazı iktisatçıların, özellikle A. Emmanuel’in geliştirdiği “eşitsiz değişim kuramı”na önemli eleştiriler getirmiştir. Ona göre, merkez ülkelerle çevre ülkelerde emek aynı miktarda değer yaratmamakta, ama merkezdeki emek çok daha üretken olmaktadır. Eşitsiz değişim kuramında bunun gözardı edildiğini ileri süren Amin ayrıca, bu kuramın “fiyatlar dünya düzeyinde oluşur” varsayımına da karşı çıkmaktadır.
Amin’in önemli çalışmaları arasında L’Accumulation à l’échelle mondiale(Dünya Ölçeğinde Birikim), Le développement inégal; Essai sur les formations sociales du capitalisme périphérique (Eşitsiz Gelişim; Çevre Kapitalizminin Toplumsal Formasyonları Üzerine Deneme), L’Echange inégal et la loi de la valeur (1973; Eşitsiz Değişim ve Değer Yasası), L’Impérialisme et le développement inégal (1976; Emperyalizm ve Eşitsiz Gelişme, 1990) sayılabilir.
Bunun içinde demokratik haklar münhasıran akıl sahibi (makul) insanlar tarafından kullanılmalıdır. Elbette bazı adamlar ama ( duygusal ve akılsız) kadılar değil, aynı sekilde içgüdüleriyle hareket eden köleler, yoksullar ve proleteler de değil.
Washington'un Irak'taki( yarın başka bir yerdeki) hedefi, oraya Amerikan sermayesinin çıkarı için bir diktatörlük ( demokrasi değil) yerleştirip, kaynaklarını yağmalamaktan başka bir şey değildir.
sosyal kertelerin her biri ( ideoloji,politik, ekonomi) gibi kendi mantığına göre
Modernite, Demokrasi ve Din hareket ediyor.
Her kertenin mantığı,sosyal değişimi ( popüler-güce dayanan) hızlandırarak bunların paralel evrimini kolaylaştırabildiği gibi,onlarla çatışmaya girip söz konusu evrimin önünü kapatabiliyor.
örnek: abd (sosyal -ekonomi yapısı) gibi...
Gelenekten bir kopuş demek olan modernite, Rönesans ile Avrupa‘da ortaya çıktı. Öncesinde temel ideoloji, haraca dayalı üretim tarzının ideolojisidir ve feodalizm de onun bir biçimidir. Modernite, insanların bireysel ve toplumsal olarak tarihlerini yaptıkları ilkesine dayanır. Avrupa‘da ve diğer yerlerde tarihin Tanrı tarafından yapıldığı hakimdi.
O aşamadan itibaren modernite akılla özgürleşmeyi birleştiriyor, demokrasinin yolunu açıyor, devletle dinin birbirinden ayrılması demek olan laikliği de beraberinde getiriyordu. Kitap ise; içinde bulunduğumuz coğrafyanın çelişkileri, kültürel ve dinsel hatta siyasal çatışmalarını moderniteyi temel alarak anlatan ve bu çerçevede şekillenmeye çalışan toplumları-devletleri az da olsa anlamamıza yardımcı olacak veriler sunmaktadır.
Yordam Yayınlarının sosyalizm üzerine yazılmış kitaplarını genelde çok taktir ederim.Bunu okuyunca bu kitapta bahsedilen fikirlerin ve çözüm olarak sunulan şeylerin reel sosyalizmle alakasız olduğunu ve sapmacı fikirler olduğunu gördüm.Bu kitap kesinlikle sosyalizmin özüne aykırı sapmacı fikirler beyan etmektedir ve işin garip olanı şu ki buna da
Samir Amin, tüm dünyayı etkisi altına alan bir virüsten bahsediyor. Bu virüsün adı ise çok daha tehlikeli olan Liberal Virüstür. Tüm dünya esas bunu çözebilirse sorunların büyük kısmı da ortadan kalkar ve daha yaşanabilir bir gelecek için de kapı aralanabilir.
Fikret Başkaya tarafından tercüme edilen bu kitap, liberal