Yel esti mi, iki yana boyunlarını bırakıverirdi. Hiç kokladın mı buğdayı, nasıl kokar bildin mi? Bir hoş, burnunun içini gıdıklayan kokudadır, adamı mest eder, gönlünü çeler.
Sayfa 41 - Adam Yayınları 1.Baskı Nisan 1982 / "Yitik Nergisler Söylencesi" adlı öyküden
İnsan yavrusu bir gariptir, başka yaratıkların yavrularına benzemez. Kurdun, kuşun, kedinin, köpeğin, aslanın, kaplanın yavrusunu kendi başına bırakırsan da büyür. Ama insan yavrusu büyümez, büyüyemez, beğim. Nazlıdır o, incedir, ürkektir; bir gazaldan bir cerenden daha ince, daha ürkektir, daha narindir. Saksı çiçeklerine benzer. Zamanında sulayacaksın, zamanında güneşe vereceksin, zamanında börtünden böceğinden ayıklayacaksın ki, büyüsün, gönensin, yücelsin, kocaman olup erginleşsin.
Sayfa 50 - Adam Yayınları 1.Baskı Nisan 1982 / "Yitik Nergisler Söylencesi" adlı öyküden
Sevmek nemene şeymiş artık öğrendim, küçük kız! Senden öğrendim. Çıkma kapınızın önüne, evde senden başka suya gidecek kimin kimsen yok mu? Saçını kime ördürdün, çatkını kim çattı, ellerindeki kınayı kime yaktırdın?
"Önce saçlarını gördüm. Kuzgun karası idi. Gözleri saçlarından iki kat kara idi, bir bakıp can verirdi. Kirpikleri hançer idi. Ağzı divitsiz kara mordan bir hokka, dişleri bir sıralı inci, dudakları yaradanımdan al idi. Yanakları güz güllerinden goncaydı. Geldi yanıbaşımda durdu..."