Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yorum

Şenay Cüccaciye isimli okurun asıl gönderisini gör
Gordon Freeman okurunun profil resmi
Ben şöyle bir şey söyleyeyim: insan varoluşu gereği her zaman ilk önce kendini düşünür. Bu yüzden ben bir insanın daha fazla kazanmak istemesinde, daha çok üretmek istemesinde bir sakınca görmüyorum. Zira birçok konuda hep daha fazlasını isteyen insanlar dünyayı bir yerlere götürüyor. Elimizdeki akıllı telefon bunun bir örneği. Elbette başkalarının zararı pahasına bir şeyler elde etme düzenini, gaspçılığı asla savunmuyorum. Herkesin yaptığı işin karşılığını aldığı, çok üretebilenin çok, az üretebilenin az ürettiği ama herkesin bir şeyler ürettiği bir görüşü savunuyorum. Tabi şu da var, gaspçılığın önüne geçip bireysel üretim gücünün önünü açacak yasalar olmalı. Bu şekilde işler daha düzgün olabilir. Biraz uykusuzum umarım ne düşündüğümü anlaşılır bir şekilde aktarabilmişimdir.
Şenay Cüccaciye okurunun profil resmi
İnsan var oluşu gereği kendini düşünür doğru bir tespit. Ama bu insan dediğimiz mevhum nasıl bir şeydir. Tek başına yaşayabilir mi? Hayatta kalmak için başka insanlarla ilişki kurmak ihtiyacı yok mu? İnsanın tek başına her şeye gücü ve yeteneği yeter mi? İnsanlar yaşamak, var olmak için toplumsallaşmaya ihtiyacı yok mu? İnsanı toplumdan soyutlarsak, tek başına her şeyden sıyrılmış salt “insan” olarak ele alırsak varoluşunun bir anlamı kalır mı? Yani Hegel’in bahsettiği o “kendiden şey” dediği olguya dönüşmez mi? Bu insanın bir sınıfı yok mu? Ait olduğu bir toplumsal tabaka? Yani bir gemi filosu sahibi ile, gemiye yük taşıyan bir liman işçisini “insan” sıfatına indirgeyerek ikisine de aynı ölçüde bencillik advetmek, bizi gerçeğe götürür mü?
Gordon Freeman okurunun profil resmi
Elbette. İnsan yine varoluşu gereği beşeri bir varlıktır. Hiçbir canlı doğasını reddederek mutlu olamaz. Bu yüzden toplumsallaşmak kaçınılmaz bir sonuç. Bu toplumun biçimi hakkında konuşabilirim ama. Herkesin kendinden önce yanındakini düşündüğü bir toplum yaşayamaz. Çünkü insan yine doğasına aykırı davranmış olur. Ben demek istiyorum ki: Örneğin siz iyi bir aşçı olun. Üretme yeteneğiniz yemek olsun. Daha iyi olmak için dometesin, soğanın her gıdanın en iyisini istersiniz. Ocağın, fırının, işinizi yapmak için lazım olan her şeyin. Bu sayede diğer aşçıları geçersiniz. Aynı zamanda mal aldığınız üreticiler arasında da rekabet oluşturursunuz. Peki buradaki önemli nokta nedir? Sizin rakibiniz olan aşçının sizden daha iyi olmak için sizi aşağıya çekmesi, sizi bozması değil, sizi geçmesi gerekiyor. Bu sayede sürekli olarak ilerleme sağlanır demek istiyorum. Herkes daha iyi olmaya, potansiyelinin en iyisini ortaya koymaya çalışır. Herkes kendi yeteneği doğrultusunda bir katkıda bulunur daha iyi olmaya. Benim bahsettiğim bencillik saf çıkarcı bencillik değil yani. Tabi temel insan hakları konusunda kısıtlama yapmak lazım. Örneğin eğitim. Fırsat eşitliğinin korunması için özelleşmemeli. Ama kendini eğitime veren insana da hakkı tam verilmeli. Sürekli denetlenmeli.
Gordon Freeman okurunun profil resmi
Örneğin kağıdın arkasına yapışkan sürüp adına post-it demek dünyada 1 kişinin aklına gelmiş. Bırak yürüsün, satsın dünyaya. Ama bunu yaparken üretimini sağlayan işçiye, ham maddesini sağlayan firmaya hakkını vererek yapsın diyorum. Şahsen ben post-it kullanmaktan memnunum. Yapılan işi sevmeyen insan üreticiye tepkisini malını almayarak gösterebilir. Şu anda var olan kapitalizmdeki hatalı politika şu: değere karşılık değer vermeyi benimsemek yerine kendi hırsları uğruna insanları tüketmeyi, onların haklarını gasp etmeyi benimsemek.
Şenay Cüccaciye okurunun profil resmi
Yani yaratıcılığın önünün açılması konusunda haklısınız sizinle hem fikrimi. Ama yaratıcılığı kapitalizme bağlamak bana yanlış geliyor. Kapitalizmi aklamak için uydurulmuş bir dayanak bana göre. MÖ. 4. Bin yılında tarım devrimi yapıyorken kapitalizm yoktu ama insanlar o günkü koşullara göre yaratıcıydı. Ya da antik Mısır’da köleci toplumda adamlar o teknoloji seviyesine öyle bir yapılar inşa etmişki, biz bugünkü bilgi seviyemizle nasıl yaptıklarını çözemiyoruz. Bence bilakis kapitalizm sadece “bir avuç” insanın yaratıcılığını kamçılarken ezici çoğunluğa sahip yığınların yaratıcı gücünü ezer, hadım eder. Günde 12 saat çalışan bir işçinin yaratıcılığı nasıl gelişebilir. Mesela ben günde 10 saat çalışmasam belki çok iyi bir ressam olacağım, ya da kendime vakit ayırıp yazılım öğreneceğim ve çok iyi bir yazılımcı olacağım ama başkası zengin olsun, daha fazla kazanasın diye 10 saat çalışıp yıllardır öğrenmek istediğim yazılım olayını başka bahara erteleyip duruyorum. Bu durumda yaratabildiğim tek şey bu sisteme karşı kin, nefret ve öfke
Gordon Freeman okurunun profil resmi
Bu söylediklerinize katılıyorum. Bugünkü sömürü düzeninin ben de karşısındayım. Sadece basitçe kendi fikrimi ifade ediyorum. Burada uğraştığımız sorun yozlaşmışlıktır. Bu yozlaşmışlık ise öyle bir beladır ki her sistemi kötüye götürür. En basitinden
Hayvan Çiftliği
Hayvan Çiftliği
Mesela insanlar paraya da kötü diyor. Yukarıda varoluş gereği toplum haline geldiğimizi söyledik. Toplum olmanın getirisi ise ticarettir. Para ise insan tarafından üretilen bir madde, bir ticaret standardıdır. Bir madde iyi ya da kötü olamaz ki. Onun uğruna veya onunla insanın yaptığı işler iyi veya kötü olur... Sorun parayı hak edip ona sahip olanda değil, hak etmeyip de, paranın sahip olduğu insanlarda olur her zaman.
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.