Bu ihtiyaç on dördüncü asrın ortalarma doğru bugünkü hür medeniyeti yaratan mes'ut bir inkılâbı doğurdu: Rönesans!.. Rönesans tarihte öyle bir merhaledir ki onu halk kütlesi değil, yüksek zekâ ve irfan sahipleri meydana çıkarmıştır.
Eğer yukarıda bir Tanrı varsa, atom bombası yapmayı ve yapay zekâ geliştirmeyi beceren ama kendi ölümlülükleri konusunda hâlâ rahat hissetmeyen ve ölülerini hâlâ ne yapacaklarını bilemeyen bu insan ırkına katıla katıla gülüyor olmalıydı. Ölüm her şeyin merkezindeyken onu hayatın kenarına itmek ne kadar da acınası bir şeydi.
İslâm sana, et, kemik, deri gibi, hatta, ciğer, ilik, kalb, beyin olacak, hatta zekâ, zihin ve ruh olacaktır.
Yeniden doğacaksın. Kıyametini yaşayıp yeniden dirileceksin
Bir kaç yıl sonra yeni çıkan kitapları almadan önce "yapay zekaya" bu kitaba dahilin var mı diye sormak zorunda kalacağız, böyle hissediyorum. İnsan aklının salt tecrübelerinden doğan kitaplar varlığını ne kadar sürdürecek? Bunun beraberinde kitap kavramı, yapay zeka ile beraber ne noktaya evrilecek? Cevabını gerçekten merak ettiğim sorular.
şiir, hayatı karşılamaz. şiir, hayattan nefret eder. şiir hayatı önemsemez; onarmaz, şiir, hayatın dışındadır. şiir, zekâ seviyesi yüksek bir vahşi hayvandır, kement vurulmuş hemcinslerini doruktan seyreder.