Gökalp maarif sorusunu yeniden ele alarak, “Türkiye’yi başka ülkelerden ayıran özel bir hal var: Başka milletlerde en karakterli kimseler tahsilde en yüksek olanlardır. Bizde bunun aksi oluyor. Türkiye’de vatan için en zararlı insanlar medrese veya mektep görenlerdir. Meşrutiyet’ten beri birçok vakalar bu paradokslu hakikati destekliyor diyor. Bu vakalardan çıkan sonuç şudur: Türkiye’de medrese ve mektep, terbiye ettiği fertlerin karakterini bozuyor. Bu özelliğin sebebi nedir? Ona göre bunun sebebi, başka milletlerde maarifin milli olmasına karşın bizim maarifimizin kozmopolit olmasıdır. İstanbul’daki kitapçı dükkanlarıyla öğretim yerlerine bakınca bu hal görülür. İstanbul’da üç türlü kitapçı var: 1)Sahaflar, 2)Beyoğlu Kitapçıları, 3)Babıali’deki kitapçılar. Sahaflar Arapça ve Acemceye, Beyoğlu kitapçıları Avrupa’ya aittir. Babıali’nin Tanzimat maarifi ise onların perişan tercümelerinden acemice çalıntı ve taklitlerden ibarettir. Milli maarifimizin ne kitapları, ne kitapçıları vardır.
Ziya Gökalp, Osmanlı zihniyetinin ve Osmanlı geleneklerinin yıkılmasını istiyordu. Onun o vakit ileri sürdüğü fikirler şöyle özetlenebilir: Onca, Osmanlılık Türk'e çok zarar vermişti. Dilini Arap ve Acem kuralları bürümüş, Türk, öz dilini unutmuştu.
Dünya'nın Şarkı da Garbı da bize celî bir surette gösteriyor ki, bu asır milliyet asrıdır; bu asrın vicdanları üzerinde en müessir kuvvet milliyet mefkûresidir
Türk, orada yaşamayı kara toprakta sürünmeye tercih ettiği için, milleti için kolayca hayatını feda edebilirdi. Türkün kahraman olmasına bir sebep de budur.