Kasımda başladığım ve aslında inanılmaz sürükleyici ve içine çeken bir anlatı olmasına rağmen ilk cildini anca bitirebildim.
(25.01.2024 Perşembe 16.59)
Olay örgüsüne aşinaydım ancak,anlatı gereği karşılaşmayı beklediğim imkansız aşk, çok daha sağlam temellere oturan sarsılmaz ,vazgeçilmez ve tutkulu olmalıydı diye beklentiye girmişim.
Maalesef ben bu aradıklarımla çok karşılaşmadım.
Ve ilginç bir şekilde bu aşk,kitabın çoğunluğunu da oluşturmuyor bir çıkış fikri gibi sadece.
Bir çiftçinin günlük yaşamını,çiftlik sorunlarını ; evlenme çağındaki bir kızın başına gelenleri ve hezeyanları çoook daha uzun sayfalar okuyabiliyoruz.
Ve tabi dönem Rus yaşantısı eksik kalırsa hatrı kalır.
Aşk itirafı,ilk seks,birleşme,boşanma kararı,intihar,doğum gibi önemsiz konular da birkaç sayfayla geçişiyor.
Tolstoy eleştirecek halimiz yok da ,beklentim sırılsıklam bir ergen rüyası da okumak değildi ama çoğunlukla yasak aşk ateşini pek hissedemedim.
Ancak karakterlerin iyi-kötü yönlerinin ele alınması ve haklıya hakkının verilmesi ,duygulara ve durumlara empatik yaklaşılması açısından inanılmaz bakış açıları sunuyor.
Yazıldığı dönem itibarıyla da düşünülürse,işaretle bu budur diye yüz kızartan bir suçlama yapmıyor hiç,bunu ilgi çekici buldum.
Anna’nın ne istediğini bilmeyen bir ergen gibi davrandığı yerler ve Levin’in köylü yaşamı bir parça sıksa da genel olarak klasik boşuna klasik olmuyor diyoruz ve ikinci cilde araya birkaç kitap alarak devam ediyoruz.