hazret-i ömer olsa ağzımı yüzümü dağıtırdı
iftar sonrası çay ve sigaralardan
hazret-i ali kale bile almazdı şu bitirme tezini
bir evsizle çorba içecek kadar cesur olmadığım duyulsa
ensar kız vermezdi
medineli çocuklar
tebessümler fırlatırdı nefsim kanayana dek
tenimi ilk gazvede bırakıp kurtulmak belki
bakışlarıma mescidin kumları bile fazla
bir
Aşk içinde cânı teslim etmedür tedbîrümüz
Böyle ta'lîm eyledi evvel nefesde pirümüz
Kays bir dîvâne-i bı-kayd imiş likin bizüm
'Âleme sît-ü-sadâ salmışdürür zencirümüz
Kîmyâ-yi aşka biz mâliklerüz tâlib bize
Bir kara toprağ ise altun eder iksîrümüz
Sâki-i bezm-i kazâdur kâse-i ser sâğarı
Mey yerine kan sürer ol bezmde şemşirümüz
Ey Hayâli biz Kelâmullah-ı nâtık olalı
On sekiz bin âlem olmuşdur bizüm tefsîrümüz
"İyi ve kötüyü birbirinden ayırmak sanıldığı kadar kolay değildir. Musa (as) ile Hızır(as) arasında geçen meşhur kıssa bu hususa örnektir. Kısa zamanda maksada ulaştıracak rehbere vasıl olmak arayanın irade, muhabbet ve samimiyetiyle bulabileceği bir saadettir. Arayana düşen ilk iş şeriat ilimlerini hakkıyla öğrenip aklını doyurmak daha sonra maneviyat ilimlerinin öğrenmeye çalışıp kalbini tezkiyeye niyetlenmektir."
nedametdergisi.com/2024/04/20/kara...
"Kilâb-ı kûyun ile hemsifâl olup hırıldaşmak
Varup bezminde Tahmâs'un gazelhân olmadan yegdür"*
| Bâkî
*Senin köyünün köpekleriyle aynı çanaktan beslenip hırıldaşmak, Şah Tahmasb'ın eğlence meclisinde gazeller söylemekten daha iyidir.
Şah Tahmasb: Safevi Devleti'nin hükümdarı.
Deme Mecnuna deli, belki de Leyla delidir
Eşq olan yerde bütün agilü dânâ, delidir
Saldı Yusuf kimi öz sevgilisin zindane
Goydu rüsvaligi alemde Züleyha, delidir
Eşq zincirinin iftadesi bir men değilem
Heves-i silsileyi eşq ile dünya delidir
Sarılır çiğnine gâh boynuna gah gametine
Ejdahalar kimi ol zülfü çelipa delidir.
Bir vefasız gül üçün nâlesi dünyanı tutur
Aşigin gelbi kimi bülbülü şeydâ delidir
Birce Şirin ile Ferhada mezemmet yoktur
Vadiyi eşqde Varmiq deli Ezra delidir
El götürmez bu gara gözlülerin zülfünden
Her yeten zanneyleme Vahidi güya delidir
| Aliaga Vahid
Bir libâs-ı cevri her gün eğnine gerdün geyer
Kanlu yaşlardan ve lâkin dâmenin pür-hun geyer
Yoluna şol hâk olanlar yüzlerin sürsün deyu
Nâz - perverdüm libâs-ı şiveyi uzun geyer
Geh Selimi sarınur gâhî Süleymâni yürür
Key yaraşur her ne kim geyse aceb mevzun geyer
Merdüm-ü didemdedür dâ’im hayâl-i hâl-i yâr
Lâ-cerem ayyâr olanlar câme-i şeb-gün geyer
Bir libâs-ı lûtf u sultânîdürür nazm-ı şerif
Ey Hayâli bu libâsı sanma kim her dûn geyer
Başumda müy-u jülîde tenümde taze dâğum var
Melâmet mülkünün sultâniyem tuğum otağum var
Diyâr-ı süzün oldum şem gibi ben de serdârı
Nice Ferhâd ile Mecnun gibi yanar çerâğum var
Fezâ-yi aşkde ben ol nihâl-i ser-ferâzam kim
Nihâl i Sidre üzre saye salmış bir budağum var
Sipâh-ı guşşa-vü-gamdan beni saklar penâhında
Yüzünde hâl-i miskînün gibi bir kara dağum var
Hayâli şah-ı aşk oldum dahi bu akl-ı hercâyî
Gönül mülküne ayak basmasun muhkem yasağum var
Nâr-ı dilden zâhir etsem bir şerer âlem yanar
Dursa bir dem sîne-i süzânum içre gam yanar
Bu hamide kad ile yandum mahabbet oduna
Bana nisbet mâh-ı nev nâr-ı şafakda kem yanar
Sanma kan ağlamadan germ oldu nâr-ı hasretün
Düddur müjgânlarum bu dide-i pür-nem yanar
Kaysa eydün ben belâ deştinde ser gerdân iken
Uğramasun yanuma billahi ol sersem yanar
Gel Hayâlînün teninde dâğ-ı İbrâhime bak
Bu kadar ancak çerâğ-ı Hazret-i Edhem yanar