“Kırmızı Gül...
1 Mayıs 1977'de işçiler, Kazancı Yokuşu'ndan ve alandan alabildikleri ölü ve yaralılarını, bir kamyonetin kasasına koyarak hastaneye götürmeye çalıştılar. Az önce omuz omuza halay çeken Nazan, Kadriye, Hacer, Mehmet Ali, Ercüment, Garabet, Hasan, Ziya, Aleksandros, Hüseyin ve Ömer'in cansız bedenleri artık yan yana eski bir kamyonetin kasasındaydı.
Kazancı’dan başlayıp Firuzağa’da biten yol Sıraselviler’dir.
1 Mayıs 77 katliamını yaşayanlar, yol boyunca kamyonetin
kasasından yola kan aktığını ve meydandan İlkyardım Hastanesi’ne kadar
bu kanlı çizginin kesintisiz devam ettiğini anlatırlar.
Geçmiş, kaybedilmiş bir zaman parçası değildir.
Elimizden akıp gitmiş, geriye dönüp baktığımızda
hayıflanacağımız bir zaman hiç değildir.
Yaşanan her şey, bir yumak gibi sarılıp toplanarak ardımızdan gelir.
Bu yüzden yaşadığımız her an kıymetlidir ve hiçbir şey boşuna değildir. Çünkü tarih ancak yaşananlar üzerinden yazılır ve
hiç kimse bir başkasının tarihini kolayca anlatamaz.
'Tarih, ne zamandır, ne de bir gelişme.
Her ikisi de bir sıranın göstergesidir.
Zaman, bir durumdur.
İnsanın ruhuna can verir ve zamanın dışında anı olmaz.'
Zaman ve anı, bir madalyonun birbirine açılan iki yüzü gibidir.
Bir yüzü, Ankara’dan sabah vakti trenle gelip hiç uyumadan Saraçhane’den yürüyüşe katılan Hasanoğlan’lı öğretmen Bayram Çıtak’a açılır,
diğer yüzü, Uzel’deki direnişten çıkıp gelmiş işçi Kadir Balcı’ya...
Bayram Hoca’nın kaburgaları kırılmış, Kadir’i de kurşunlamışladır.
Bu yüzden 1 Mayıs 1977 kırmızı bir güldür.”