Bilim'in şaka anlayışı bile tuhaf "d
Geçen yüzyılın seksenli yıllarında kimya dergilerinden birinde görülmemiş bir makale yayınlandı. Bilim çevrelerince pek tanınmayan yazar, iki yeni elementi aynı anda saptamayı başardığını açıklıyordu. Onlara kosmiyum ve neokosmiyum gibi iki süslü isim verdi. O sıralarda yeni elementlerin bulunması oldukça sıradan bir olaydı. Bazı araştırmacılar "yeni doğan" elementlere isim bulmak külfetine bile katlanmıyorlar ve onları Yunan alfabesindeki harflerle tanımlıyorlardı. Çok geçmeden kosmiyum ve neokosmiyum "kaşifinin", bu buluş salgınıyla alay ettiği açıklık kazandı. Yazarının adı Koşman olan makale bir tür Nisan Bir şakasıydı.
Sayfa 74 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Yeryüzünün en nadir elementinin ismi astatindir (Tüm yer kabuğunda 69 miligram).
Sayfa 76 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Bozunma sırasında, radyoaktif element tümüyle yok olmaz. Bir başkasına dönüşür. Radyoaktif dönüşüm zinciri çok uzun olabilir. Örneğin, thoryum ve uranyum sonuçta kararlı kurşuna dönüşür. Ancak yol boyunca bir düzine radyoaktif element doğar ve ölür. Radyoaktif elementlerin yaşam süreleri birbirinden farklıdır. Bazıları tümüyle yok olana kadar on milyarlarca yıl varlık gösterebilirler. Diğerlerinin yaşam süresi dakika ya da saniyelerle ölçülür. Bilim adamları radyoaktif elementlerin yaşam süresini özel bir büyüklükle tanımlarlar. Buna yarılanma süresi çevrimi ya da yalnızca yarılanma süresi denir. Bu çevrim süresince her radyoaktif element başlangıç ağırlığının tam yarısı kadar bozunur. Uranyum ve thoryumun yarılanma süresi milyarlarca yıl kadardır. Periyodik Çizelge'de bu ikisinden önce gelen elementler için durum oldukça farklıdır. Protaktiyum, aktiniyum, radyum, frankiyum, radon, astatin ve polonyumun yarılanma süreleri hiçbir koşulda yüz bin yıldan fazla olamayacak kadar kısadır. Bu olgu umulmadık bir bulmaca yaratır.
Sayfa 73 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Kim Jong Un bunu beğenmedi...
Periyodik Çizelge'nin, bazı elementlerini yitirdiği bir an yine de gelecektir. Bunlar, aslında sonsuzlukları göreceli olan, ikincil elementlerin sonsuz kaynağı uranyum ve toryum olacaktır. Birkaç milyar yıl sonra, yeryüzünden onlar da silinecektir. Onlarla birlikte onların radyoaktif dönüşüm ürünleri de yok olacaktır.
Sayfa 73 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Uranyum ötesi elementler (>⁹²)
Nükleer kimya, transuranyum elementlerini üretecek pek çok yöntem bilir. Şu anda, neptuniyum, plutoniyum, amerikiyum, kuriyum, berkeliyum, kaliforniyum aynştaniyum, fermiyum, mendeleviyum, laurenkiyum ve kurkhatoviyum, dahil olmak üzere 12 transuranyum elementi biliniyor. Sonuncusu, 1964'te P. Flerov başkanlığında bir grup Rus fizikçi tarafından üretilmiştir ve en ağır transuranyum elementidir. Transuranyum elementlerinden biri de, atom numarası 102 olan elementtir, ancak henüz isimlendirilmemiştir. Bir inşaatın yeni katının tuğlalarını sıralamayı henüz bitirmişken, bir gün aniden tüm yaptıklarının yok olduğunu gören bir duvarcının şaşkınlığını düşleyin. Ağır transuranyum elementlerinin kimyasal özelliklerini inceleyen araştırmacıların durumu aynen böyledir. Bu elementler çok kararsızdır. Yaşam süreleri dakikalarla ve hatta saniyelerle sınırlıdır. Bir kimyacı sıradan elementlerle çalışırken süre kısıtlı değildir. Oysa Periyodik Çizelge'nin kısa ömürlü üyelerine, özellikle de ağır transuranyum elementlerine el attığında araştırmanın her dakikası "altın değerinde" olur. İncelenen nesnelerin yalnızca birkaç saniye içinde yok olmasının yanısıra, kimyacının önünde çok az miktarda madde, bazen yalnızca bir iki atom vardır. Bu durum, araştırmada özel yöntemler geliştirilmesini gerekli kılmıştır; bu yöntemler genç bir kimya dalı olan radyokimya, radyoaktif elementlerin kimyası tarafından geliştirilmiştir.
Sayfa 70 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Uranyum bölünerek, Periyodik Çizelge'nin 30'dan fazla kutusunu dolduran elemente can verir. Yeni elementler 30'dan 64'e kadar numaralar alır. Aralarında teknetiyum ve yer kabuğunda onyıllarca boşu boşuna aranmış olan bir başka yabancı element de vardır. Bu, 61 No'lu kutuda oturan promethiyumdur. Nükleer kimya, bilim adamlarına uranyumdan daha ağır elementler sağlamıştır. Uranyum çekirdeklerinin bölünmesi, daha küçük çekirdeklerin yanı sıra çok sayıda nötronun da ortaya çıkmasını sağlar. Bu nötronlar bölünmeyen çekirdekler tarafından kabul edilebilir. Böylece transuranyum elementleri olarak bilinen, atom numaralan 93, 94 ve daha büyük olan elementlerin sentezi olası bir duruma gelir.
Sayfa 70 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Nükleer Kimya sayesinde Mendeleyev Çizelgesi'ndeki boş yerler sonunda doldurulmuştur. "Yapay" anlamındaki "teknetos" Yunanca bir sözcük, insanoğlunun yapay olarak hazırladığı ilk elementin adı olmuştur. 1936'nın sonlarında, döteron ışını bir siklotronda hızlandırılarak molibden yüzeyle çarpıştırıldı. Çevik döteronlar elektron kabuklarını bıçağın yağı kestiği gibi keserek çekirdeğe ulaştılar. Çekirdeğe çarpan her döteron kendisini oluşturan proton ve nötrona ayrıştı. Nötron belirli bir açıyla yansırken proton çekirdek tarafından tutuldu; ve çekirdek yükü bir birim arttı. Böylece 42 No.'lu kutuyu dolduran molibden sağ kapı komşusu olan 43 No.'lu elemente dönüştü.
Sayfa 69 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Hafniyum kaplamalı uzay gemisi tasarlayıp güneşe göndersek?
Bazı metallerin kaynama noktası gerçekten dehşet vericidir. Örneğin, hafniyum 5400°C'da (yaklaşık 9800°F) (!) kaynamaya başlar; bu da hemen hemen güneş yüzeyindeki sıcaklık kadardır.
Sayfa 63 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
That is wow...
Çok ilginç birşey daha... Bilim adamları, civanın ağır bir benzeri var olsaydı (yeryüzünde bilinmeyen, atom numarası çok büyük bir element) onun olağan koşullardaki doğal halinin gaz olması gerektiğini teorik olarak kanıtlamışlardır. Bir metalin kimyasal özelliklerini taşıyan bir gaz!
Sayfa 63 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Galyum, 2000°C'da (3670°F) gaz evreye geçer. Başka hiçbir metal bu kadar yüksek bir sıcaklığa kadar sıvı olarak kalamaz, yani galyumun erime ve kaynama noktaları arasında büyük bir aralık vardır. Bu nedenle galyum yüksek sıcaklık termometreleri için mükemmel bir malzemedir.
Sayfa 63 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Metallerin sertliği deyim haline gelmiştir. Eğer bir kimse sürekli sakin ve soğukkanlı ise "sinirleri demir gibi" deriz. Oysa metal dünyasında durum farklıdır. Bu dünyada demiri sertlik örneği olarak ele almak çok güçtür. Sertlik şampiyonu, elmastan çok az geride olan kromdur. Ayrıca çelişkili gibi görünse de en sert kimyasal elementler metaller değildir. Sertlik cetvellerinin birinci sırasında elmas (bir tür karbon) ve bor kristali yer alır. Demir, daha çok yumuşak bir metal olarak sınıflandırılabilir; sertliği kromunkunin ancak yarısı kadardır.
Sayfa 62 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
YERYÜZÜNDE KAÇ TANE SU VARDIR? Bilim adamları doğada üç hidrojen izotopu bulmuşlardır. Bunların her biri oksijen ile birleşebilmektedir. O halde suyun üç farklı türünden söz edilebilir: Protiyum, döteryum ve tritiyum suyu. Sırası ile H2O, D2O ve T2O. Ayrıca, moleküllerinde bir atom protiyum ve bir atom döteryum, ya da bir atom döteryum ve bir tritiyum bulunan "karışık" sular da olabilir... Böylece su çeşitleri artar: HDO, HTO ve DTO Öte yandan suyun içerdiği oksijen de üç izotopun bir karışımıdır: Oksijen-16, oksijen-17 ve oksijen-18. (En çok birinci izotopa rastlanır.) Oksijenin bu çeşitliliği dikkate alındığında, listeye daha 12 tane olası su eklenebilir. ACABA 18 ÇEŞİTTEN FAZLASİ VAR MIDIR? Gerçekten, suyun çeşitleri çok daha fazla olabilir. Doğal izotoplarının dışında oksijenin yapay radyoaktif izotopları da vardır. Oksijen -14, oksijen-15, oksijen-19 ve oksijen-20 gibi. Ayrıca son yıllarda hidrojen izotoplarının sayısı da artmıştır. H4 ve H5'i örnek verebiliriz. Böylece, hidrojen ve oksijenin yapay izotoplarını da dikkate alırsak olası su listesi 100'ü aşar.
Sayfa 47 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Herhangi bir metali eritip, içine bir parça katı metal atmayı deneyin: Katı olan hemen batar. Bir maddenin katı evredeki yoğunluğu sıvısından daha büyüktür. Buz ve su bu kuralın şaşırtıcı birer istisnasıdır. Ama bu istisna olmasaydı, orta enlemlerde kışın tüm su kütlesi dibe doğru donar ve o bölgede yaşayan canlılar ölürlerdi.
Sayfa 44 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Fırtınadan sonra nefes almanız kolaylaşır. Hava açılır ve tertemiz olur.Bu yalnızca şiirsel bir anlatım değildir. Gök gürültüsü atmosferde ozon oluşumuna neden olur. Havayı temiz gösteren de bu gazdır.
Sayfa 39 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Fosfor niçin parlamaktadır? Beyaz fosforun çevresinde daima fosfor buharından bir bulut vardır. Buharlar oksitlenir ve büyük bir enerji açığa çıkar. Bu enerji fosfor atomlarını uyarır ve parlamaya neden olur.
Sayfa 39 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
197 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.