Cihadın başarısından ve Kudüs'ün geri alınmasından sonra, Se­lahaddin ve halefleri şehre olan ilgilerini kaybetmiş görünüyorlar. 1229'da içlerinden biri, Müslüman hükümdar ile Haçlılar arasında­ki genel bir uzlaşmanın bir parçası olarak Kudüs'ü imparator II. Fre­derick'e bile verdi. Haçlıların burayı tamamen bir Hıristiyan şehri yapmaya çalışmalarının ardından Kudüs 1244'te geri alındı. Nispe­ten uzun bir belirsizlik döneminden sonra, on dokuzuncu yüzyılda, önce Avrupalı güçlerin Hıristiyanlığın kutsal yerlerinin korunması üzerindeki kavgaları ve ardından yeni Yahudi göçü ile şehre yönelik ilgi yeniden uyandı. Aynı dönemde Müslümanlar arasında Haçlı Seferlerine yönelik bir alaka görüldü; öyle ki bu seferler gerçekleşirken hiç bu kadar umurlarında olmamıştı.
Sayfa 53
420 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
‘ Kayip agaclar adasi’ , ‘ Bit Palas’ ve ‘on dakika otuz sekiz saniye’den sonra ‘Aşk’.. Bunca zaman nasil oldu da Elif Şafak kitaplaroyla tanismamisim diye kendime kizma sebebim bu kitap.. Bir kitap insani iç dünyasında nasıl yolculuga cikrtabilir?bir yandan 1244 Konyasinda Rumi ve Şems bir yandan 2008’de amerikada yasayan bir aile.. olaylar ve kurgu asla karismiyor..aradaki çağ farkina ragme su gibi akiyor hikaye..Romandaki sufi felsefesi çok etkileyiciyken kitap asla bir felsefe kitabi degil.. tam bir basyapit.. Beni en cok etkileyen kitaplarin en basinda olabilir..
Aşk
AşkElif Şafak · Doğan Kitap · 200967,2bin okunma
Reklam
·
Puan vermedi
HASTALIKLI TASAVVUF ZİHNİYETİ
Kitaptan bir alıntı ile başlayayım incelemeye, sayfa 35 "günlerce sohbet ettiler, el ele, diz dize, göz göze bazen saatlerce hiç kıpırdamadan, nefsi emmareden kurtuluş için gereken riyazetleti çektiler, açlık, susuzluk ve tefekkür halini uyguladılar bu hal tam kirk gün sürdü". Mevlana ve Şems in buluşma tarihi 1244'tür tam da Anadolu'da Moğol zulmünün zirve yaptığı dönem, silahlarını kuşanıp Allah'ın dini için cihat etmek dururken el el diz dize iki şeyh aç susuz bir odada günlerce oturuyor, tasavvufun tehvid islamında asla yeri yoktur, ve olamaz da, din güzellemesi yapan ve dini sadece şiir mısralarından ve birtakım ritüeller ile yapılan idabetlerden müteşekkil zanneden hastalıklı tasavvuf zihbiyeti yüzyıllardır İslam'a ve Müslümanlara büyük zararlar vermiştir, bu ve buna benzer şahısların anlattığı heteredoks islamı insanların gözünde büyütmeye çalışan, deyim yerindeyse şarlatanlar tarafından uydurulan bu gibi zırvalara inanmak bizi bir adım ileri götürmez, tevhid inancına dayalı İslam dininin ana kaynakları Kuran, sahih sahisler, ve Sünni ulemanın sağlam kaynaklı eserleridir, insan fıtratına ters uygulamaları olan (aç susuz kalarak kendine eziyet eden, ki İslam'da insan bilerek kendine zarar veremez zira organlar Allah'ın bize birer emanetidir), tasavvuf gibi bir zırvaya ve saçmalıklar silsilesine inanmak inancımıza ve aklımıza zararlıdır.
İman Varsa Umut Vardır
İman Varsa Umut Vardır
İman Varsa Umut Vardır
İman Varsa Umut VardırCahit Akşit · Kamer Yayınları · 20151 okunma
Kalenderi tesiri/ Sufizm/ Mevlana ve Şems.
Bahauddin Veled gerekse Celaleddin Rumi, Selçuklu Devleti'nin önemli destekçilerinden olmuşlardı. Celaleddin Rumi, yirmi yaşına gelinceye kadar babasının himayesindeydi. Babası onun ilmi ve tasavvufı yönden yetişmesini sağlamıştı. Mevlana, yirmi yaşına gediğinde ba­basını kaybetmişti. Bunun üzerine Konya'da Celaleddin Rumi'nin
Moğol
1244 yılında Novgorod Tarihname’sine şu not düşülmüştür: Moğollarla savaşmak üzere gönderilen devasa ordu içerisinde “her on kişiden sadece bir tanesi evine dönebildi”. Yaklaşık bin sene önce gerçekleşen Hun istilasından beri Avrupa’yı ilk defa bir Asya kökenli ordu istila etmiş ve koca bir ordunun neredeyse kökünü kurutmuştu.
Sayfa 203Kitabı okudu
Mevlânâ'nın Şems'i..
Şems Tebrîzî 30 Kasım 1244 / 26 Cemâziye'l-âhir 642'de Konya'ya geldi. Şems Tebrîzî 11 Mart 1246 / 27 Şevval 643'ta Konya'yı ilk defa terk etti. Şems 1247 yılında öldü ya da öldürtüldü.
Sayfa 17 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sıbyan mektebi ile başlayan Osmanlı tedrisatı;hayata atılmanın temel şartı Kur’an’ı Kerim tedrisatı olmuştur.Nitekim Sultan II.Mahmud Han;1244 (1828/29) tarihinde İstanbul kadılığına hitaben gönderdiği bir fermanda “Bir müddetten beri ehl-i İslam içinde,ta’lim ve terbiye-i sıbyan hususuna ehemmiyet verilmez olduğundan,çoğunlukla insanların çocuklarını 6-7 yaşlarında mektepten alıp sanata verdiğinden ve bu yüzden de halkı cehaletin istila eylediğinden bahisle,herkesin evladına buluğ çağına varıncaya kadar; Kur’an’ı Kerim,tecvid ve ilmihal derslerini,şeriat-ı İslamiye’yi öğretmesini,bunları öğrenmedikçe de onları mektepten alıp ustaya vermemelerini emretmiştir.”
1244 senesinde Rumi, Tebrizli Şems ile tanıştı. Seyyah bir Kalenderiye dervişiydi Şems; dilinin kemiği yoktu.
Sayfa 38 - Doğan KitapKitabı okudu
Aziz Thomas Aquinas (1225-1274): Thomas Aquinas ya da Aquinolu Thomas, yaklaşık 1225'te İtalya'nın Lombardiya bölgesinde Teano Kontesi Theodora Carraciola'nın oğlu olarak doğdu. Aquinas henüz beş yaşındayken, Benedikt'in keşişlerden eğitim almak üzere Montecassino manastırına gönderildi. On üç yaşına kadar, yani büyük bir
70. yılından 14.05.1948 yılına kadar - son on dokuz asır boyunca- Filistin topraklarında hiçbir Yahudi dev­let topluluğu yoktur. Bu dönemin ilk 6 asrında Kudüs hakimleri değişmektedir. (Roma, Bizans, Pers) 638 sene­ sinde Kudüs'ü Müslümanlar fethederler ve Halife Ömer, şehri bizzat piskopos Sofroniyus'tan teslim ala­ rak, her üç büyük dünya dini için, din özgürlüğünün bulunduğu bir şehir olarak belirler. O zamandan 1918 senesine kadar-yaklaşık 13 asır boyunca- Filistin ve Ku­ düs'ün hakimi Müslümanlardır. Müslümanların sürek­ lilik arz eden bu hakimiyetinin kısa sayılabilecek iki ke­ sintisi vardır: İlki 1099-1187 arası 88 yıl boyunca Ku­ düs'ü elinde tutan Buyonlu Gotfrid'un zamanı ve ikin­cisi 16 yıllık (1228-1244) Mısır'ın Fatımi kralıyla yaptığı anlaşmaya bağlı olarak bu şehri elinde tutan İkinci Fridrih zamanıdır. Bu tespitlerden, Yahudilerin Filistin üzerindeki sözde "tarihi hakları" ile alakah olan haki­ kat görülebilir.
Sayfa 88 - Fide YayınlarıKitabı okudu
Reklam
O güzel dostluk...
Denilebilir ki onun hayatı "Şems'ten önce ve "Şems'ten sonra" olmak üzere ikiye ayrılır. Mevlana, Tebrizli Şems ile 1244 yılında tanışmıştır. Bu tanışma, Mevlâna'nın bütün hayatını değiştirmiştir. O günden sonra iki dost, ilâhî gerçekleri ve güzellikleri birlikte arayan iki yolcu olmuşlardır. Mevlâna bu arayışın sonucunda bulduğu manevî aşk ve coşkuyu şiirlerinde dile getirmiştir. Onun inanca, sevgiye, hoşgörüye dayalı şiirleri, tasavvuf düşüncesini en güzel biçimde işlediği eserleri toplumu çok derinden etkilemiştir. Mevlâna'nın ünü daha sonra bütün dünyaya yayılmış, onu en çok okunan kişilerinden biri haline getirmiştir.
Moğol istilaları tamamlandığında, Doğu ile Batı arasındaki her türlü ilişki, eskiye kıyasla çok daha dolaysız ve kolay bir hale gelmişti. Bu nedenledir ki, Marco Polo, 1254-1324 yıllarında Çin'e kadar giderek orada, imparatorluk tuz bürosunda yüksek bir görev alabildiği gibi, Çinli Mar Laballaha, 1244-1317 yılında batıya gelerek, 1281 yılında, Nasturilerin Patriği makamına oturabilmiştir. Yani Moğolların bu istilaları sadece yağma hareketleriyle hatırlanmamalıdır. Çünkü Ortaçağda Moğolların bu fetih hareketleri o dönemde temelleri atılmaya başlanan pek çok icadın ve teknolojik yeniliklerin Doğu-Batı arasında yayılmasında önemli rol oynamıştır. Geç Ortaçağlardaki bu teknolojik yayılmada Moğolların önemli bir faktör olduğunu da vurgulamak gerekir. Bu durumda Moğollara olan bakış açısını da biraz değiştirmek mümkündür.
Sayfa 295