Levant’ta erken İslam döneminde ortalama ölüm yaşı, MÖ 9000 dolaylarındaki yaşla aynıydı. MS 1200 civarlarında İskandinavya’da ortalama yaşam süresi yaklaşık 18 yıldı ve insanların yarısı çocukken ölüyordu. 15 yaşına gelenler 34 yaşına kadar yaşamayı ümit edebilirlerdi. Alpler’in kuzeyinde MS 1000-1200 dönemine tarihlenen yüzden fazla mezarlığın detaylı bir şekilde incelenmesi, çok yüksek olan çocuk ölüm oranları bir yana, erkeklerin üçte bir ve kadınların dörtte birinin (temelde sıtma, çiçek, dizanteri ve veremden olmak üzere) 14-20 yaşları arasında ölmüş olduğunu ortaya çıkarmıştır. Genel olarak nüfusun dörtte birinden azı 40 yıldan fazla yaşayacak kadar hayatta kalıyordu. Özellikle elitler arasında olmak üzere, iyi gıda alan ve fazla ağır iş yapmayan az sayıda insan daha uzun yaşayabiliyordu. 12. yüzyılın sonlarındaki papalar III. Lucius ve III. Celestine 90’larında ölmüşlerdi. Bunun sonucu, günümüz toplumlarına göre Avrasya’nın çok farklı bir nüfus yapısına sahip olmasıydı. Nüfusun sadece yaklaşık %5’inin yaşı 65’in üzerindeydi ve çocuklar bakıma muhtaç ana sınıftı: Buna rağmen birçoğuna bakılmıyordu ve çocukların öldürülmeleri alışıldık bir şeydi. Avrupa’da doğan her on çocuktan biri terk ediliyor, birileri bulup baksın diye atılıyordu.