İnsanoğlunun içindeki çatlaklar, bastırılmış arzular ve derinleşen yabancılaşma , yeni bir karakter ihtiyacını doğurdu : anti-kahraman. O , parlak kılıçlar taşımaz, adaletin timsali değildir. O , karanlıkta yürür; kendiyle kavgalı, sistemle sorunlu , toplumdan dışlanmış bir figürdür. Kusursuzluğun değil, çelişkilerin temsilcisidir. Ve en çok da yalnızlığın.