"Kaç o sayı, o sabit, öğrenmeli
Ne dâhice buluş, saf bilgi
Bulursun Arşimet'in çemberi ölçmesini
Sen bu tek sonsuzla"
Mekanizması gerçekten dâhice: π sayısını elde etmek için her kelimenin harflerini saymak yeterli. "Kaç" = 3, "o" = 1, "sayı"= 4, ve böylece devam ediyor. Şiirin birçok dilde varyasyonları var. En ünlülerinden biri de İngilizce'de Edgar Poe'nun sayının 740 basamağını bulduran şiiri!!
1 "The Raven" adlı şiir Edgar Poe tarafından 1845 yılında yazılmış ve mate matiksel sabite uyum sağlaması için Michael Keith tarafından 1995'te "Near a Raven" başlığıyla uyarlanmıştır. Şiir şöyle başlar: Poe E. // Near a Raven. // Midnights so dreary, tired and weary. Silently pondering volumes extol- ling all by-now obsolete lore.
1820 ve 1845 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde patent alanların yalnızca %19 unun ebeveyni belli bir meslekten ya da toprak sahibi ünlü bir aileden geliyordu. Aynı dönemde patent alanların %40’ı tıpkı Edison gibi en fazla ilkokula gitmişti. Üstelik yine Edison gibi patentlerini genelde bir şirket kurarak kullanmışlardı. Amerika Birleşik Devletleri 19. yüzyılda siyasi açıdan dönemin en demokratik ülkesi olmasının yanı sıra yenilikler konusunda da diğerlerinden daha demokratikti. Bu ekonomik yönden dünyanın en yenilikçi ulusu olma yolunda önemli bir özellikti.
Bu örnekler klonlamanın tarımda uygulanmasının insanoğlu için ne kadar büyük avantajlar sağladığını göstermektedir. Ancak klonlama, bu büyük avantajlar yanında, maalesef o ölçüde büyük sakıncaları da beraberinde getirmiştir. Özellikle beslenmemizde önemli yer tutan bazı besin kaynaklarının klonlama ile üretilmesi, büyük bir tehlikeyi de
Avrupa ve Şark arasındaki mesafe merkezi Türkiye'de olan Osmanlı İmparatorluğu'nun 1850'deki Kırım Savaşı'yla doruğa çıkan gerileyişi sayesinde kapanmaya başladı. Türkiye'nin Rusya'ya karşı Fransız ve Britanya'ya katılması Hıristiyan ve Müslüman güçlerin tarihte ilk defa gerçek bir ittifak içinde yer aldıkları
Hükümet karşıtı faaliyetler yürüten bu tehlikeli merkezi ortadan kaldıracak başka bir olanak göremeyen Abdülhamit, 1907 Şubat'ında yeni ödünler vermek zorunda kaldı. "Sultan, halk hareketini durdurmanın olanaksız olduğuna inandıktan sonra, diye yazıyordu Zinovyev. Geçen şubat ayının başında halkın uzun süredir ağırlığından şikayet ettiği
Gemiler ayrıldı bu limandan haritasız, pusulasız
yeterince kumanya almadan ve telaşla
rastlantıların rüzgarına yaslanarak,
bir anlam aramak için bu içağrısına.
Uzun ve zorlu yolculuklardı bunlar ve elemli.
Geçtikleri çoğu sahillerde, aç köpekler havlayarak karşıladı
kaprisli rüzgarların emzirdiği gemileri.
Bazen, her şeye rağmen, durup, iştahla kıyıya çıktılar.
Halbuki, düş bozumları bekliyordu soyunuk odalarda -ki çoğu
ucuz krem kokuludur,
(Ah! Tristan... 'Le Pauvre corps avail connu l'amour.'4
4 Tristan Corbiére: (1845-1875) Les Amours Jaunes, Le Bossue Bitor. 'Zavallı ceset aşkı tanımıştı'
Temsilcileri Feuerbach, B. Bauer ve Stirner’in şahsında modern Alman felsefesinin ve çeşitli peygamberleri şahsında Alman sosyalizminin eleştirisi 1845-1846 yıllarında yazılmıştır.
Gerçek ruhun özgürlüğüdür. Bu gencecik evrende bizler de genciz henüz. Sık sık tökezleyip düşer, bazen sadece zihinlerimizdeki mağaralarda bile olsa küçük düşürürüz kendimizi. Dans etmemiz gerekirken savaşırız. Rekabet eder , hile yapar ve masum doğayı katlederiz.
Ama biz bu değiliz. Bunlar kendimize yarattığımız dünyada yapıp ettiklerimiz sadece. İstersek eylemlerimizi ve içinde yaşadığımız dünyayı değiştirebiliriz.
Gerçekten önemli olan her şeyde biriz aslında. Aşkta ve inançta, empati, aile ve dostlukta, gün batımlarında ve şarkılarda….
Buluşan kalplerin yapabileceği iyiliklerin bir sınırı yok. Bizim özümüz ve gerçekliğimiz bu. Bizim hikayemiz bu. Tanrı kelimesinin anlamı bu: Biz biriz. Biz biriz. Biz biriz.
‘Filozoflar dünyâyı sâdece çeşitli şekillerde yorumlamışlardır: önemli olan onu değiştirmektir.’
Karl Marx, Feuerbach Üzerine Tezler (Thesen Über Feuerbach, 1845)
Sayfa 60 - Pdf - 2. Bölüm: Siyâsal Fikirler ve İdeolojilerKitabı okudu
1845 yılı sonbaharında Belinski, Dos toyevski'yi kendi inançlarından yana çevirmeye çalışmıştır. Bu konu da Dostoyevski şunları yazmaktadır: "Belinski'nin kişiliğinde tutkulu bir sosyalist görmüştüm ... öğretisini o zaman istekle benimsemiştim." 1846 Kasımında Dostoyevski dostlarıyla birlikte Vasilyev adasında küçük bir "birlik" kurmuştur 1 848 sonbaharında Petraçevski-Çevresine yakınlaşan Dostoyevski, Kasım sonuyla Aralık ayı başlarında Petraçevski-Çevresinin düzenlediği ve Timkovski'nin Fourierizmle toplumculuk üzerine bir konuşma yaptığı ilginç bir toplantıya katılmıştır. Gülünç Adamın Rüyası öyküsünün 70'li yılların sonunda yazılmış olması olgusu bile, bütün bunların belirtisi sayılmaktadır. Görüş açısı açık seçik belli olan yazar bu mutlu ütopyacı gezegen öyküsünde şöyle demektedir:8
Sayfa 32 - Pencere yayınları Ekim 1994Kitabı okudu
Connecticut'lu diş hekimi Horace Wells (1815-1848) de böyle bir gösteriye rastlamıştı ve gösteride azot protoksitin tanıtımı yapılıyordu. Bunun ardından, Wells, 1844 yılında Hartford'daki bir panayırda, ilk defa, “profesör" Gardner Colton'un (1814-1898) gözetiminde azot protoksitin kullanarak birkaç dişini Dr. John Riggs'e
"Allah Teâla bu ümmet için her yüz senenin başında dinlerini tecdid eden bir müceddid gönderir."
el-Hakim, el-Müstedrek, 4:522; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 2:281, hadis no: 1845.
Almanya'nın Wurzberg Üniversitesi'nde fizik profesörü olan 50 yaşındaki Wilhelm Conrad Röntgen (1845-1923), bir 8 Kasım gecesi katot ışınlı tüple deneyler yapıyordu. Röntgen, kristaller, gazlar ve kutuplaşmış ışığın üzerinde yaptığı gözlemleriyle çok önemli bir deney adamıydı. O dönemdeki birçok fizikçi gibi o da katot ışınlı tüpler karşışısında hayrete düşmüştür. Bunlar, havası boşaltılmış kapalı sızdırmaz tüplerdir, elektrik verildiğinde, içlerinden akımın geçmesini sağlayan elektrotlarla doludurlar. Yeterli voltaj verildiğinde katot ışını dediğimiz kor gibi kırmızı bir ışık yayarlar. Bu yayılan kırmızı ışınların, camın dışına taşarak bütün tüpü birkaç santimetre kalınlığında sardıklarını görebilirsiniz. Bu gizemli kor gibi yanan katot ışınlarının ileriki yıllarda elektron akımı olduğu anlaşılmıştır.