Dostoyevski'nin "sosyalist" ve "nihilist"lere (o zaman her iki kelime de yeni ve yabancıydı) olan ilgisi, 1867 Eylül'ünde Cenevre'deki Barış ve Özgürlük Birliği'nin toplantısına gittiği güne kadar uzanır. Bu ilginin ilk kez ortaya çıktığı Budala'daki genç nihilistlerin anlatılışı, romanın üstün anlatısına pek uymayan, oldukça sıkıcı bir fazlalıktır. Fakat, Suç ve Ceza'dan başlayıp Budala'da ve Ecinniler'de süren bir düşünceyi ortaya çıkaran ilginç bir bölümü içerir. Mişkin, "kendilerini suçlu görmeyip, hakları olduğunu ve hattâ iyi bir şey yaptıklarını düşünen" katillerin (Raskolnikov gibi) çarpık psikolojilerinden söz eder ve yanındakilerden biri, nihilistlerin tutumunun da, "buna benzer bir şekilde, düşüncelerin ve ahlâki ilkelerin çarpıtılmasını" gösterdiğini söyler. Kişisel alanda, Raskolnikov'u suça iten ahlâki kuram, toplumsal alanda ihtilale yol açar. Özel hayatın Raskolnikov'u, politikanın nihilistidir. Dostoyevski'nin ortaya koymaya çalıştığı tez budur. Suç ve Ceza'nın ahlâki sorunu, Ecinniler'in ahlâki-politik sorunu olur.