18. ve 19. yüzyılda Kanada'nın iç bölgelerinde Yerlilerden kürk alıp bu kürkleri kanolarla imtiyaz sahibi şirketin, Ka­nada'nın doğusundaki ticaret merkezine taşıyan, bu iş için de şirketten ücret alan Fransız veya Fransız-Yerli melezi uz­man kanocular. 17. yüzyılda bu işi yapan courer du bois'la­rın yerini aldılar. Bazısı kendi
Siyasal Siyonizm doğuyor,
Modern siyasal Siyonizm (Filistin'e odaklanmış Yahudi milliyetçiliği) anti-Semitizmin en şiddetli haliyle gözlendiği Rusya'dan çıkmıştır. 1880'li yılların pogromlarının ardından Filistin'de Yahudi yerleşimine yardım etmek amacıyla Yahudi grupları kuruldu. Bu dağınık gruplar 1884'te merkezi bir koordinasyon birimi altında
Sayfa 267 - Agora KitaplığıKitabı okudu
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu ve Mısır gibi Yunanistan da 1880'ler­ de gereksiz harcamalar yaptı ve sonrasını düşünmeden borç­landı. Özellikle de Fransız bir eşcinselin ısrarları sonucunda düzenlenen Olimpiyat Oyunları için haddinden fazla borç­landı. Fakat tüm bu borçlara rağmen zorlu arazilerde ve çe­tin iklim koşullarında demir yolları inşa etti. Korint Körfezi üzerinde köprüler kurdu. Tüm bu inşa faaliyetlerinin dayanak noktası, vergileri ödeyemeyen ve yeni altyapı faaliyetlerinden yararlanamayan fakir köylü sınıfıydı. Askeri harcamalarda anlamsız bir israf hakimdi. Ayrıca Girit için 1897'de Osman­lı'ya karşı girişilen savaş da kaybedilmişti. Yunan bonoları değer kaybetmiş, Uluslararası Mali Komisyon denetim için Yunanistan'a gelmişti. Daha sonra başbakan olacak olan Harilaos Trikupis par­lamentoda iflas ettiklerini itiraf etti. Uluslararası Komis­yon, Düyun-u Umumiye'ye benzer bir kurum oluşturdu. Bu kurum, tütün başta olmak üzere çeşitli devlet tekelleri ile iskambil kağıdı ve Nakşa Adası'ndan gelen köpekler için tırnak törpüsü gibi muhtelif ürünlerden vergi topladı. Ya­bancıların elinde olan bu mali kontrol, 1978'e kadar devam etti. Bu durum, uluslararası kuruluşların asıl maksatlarını neticelendirdikten sonra bile o ülkelerde kaldığı gerçeğini doğrular niteliktedir (Marshall Planı, OECD olarak varlığı­nı devam ettiriyor).
Sayfa 181 - Ketebe Yayınları 1. BaskıKitabı okudu
1880'ler
Türk meselesi İngiltere iç politikasında liberaller elinde muhafazakârlara çatmak için bir oyuncak oluyor. Rus diplomasisi memnun; çünkü bu feryatlar en çok Rusya’nın Balkan siyasetine yarayacak. Şimdi artık Batı devletleri de gerçekleri anlıyorlardı; İngiltere’de liberallerin saldırısına uğrayan muhafazakâr kabinesi yumuşayacak; Türk sorununun çözümlenmesi için Rusya ile işbirliğine yanaşacaktı.
1880'ler Rusyası | Yaygın İntiharlar
~ Canıma kıyma girişimimden sonra kendime saygım yerlerde sürünüyordu; kendimi bir hiç olarak görüyor, sürekli kendimi suçluyor, yaşamaktan utanıyordum. ~
Sayfa 107Kitabı okudu
...Asıl bu lisanı mütekellim olan kavmin ismi 'Türk' ve söyledikleri lisanın ismi dahi 'lisan-ı Türki'dir. Cühela-yı avam indinde mezmu addolunan ve yalnız Anadolu köylerine ıtlak edilmek istenen bu isim, intisabiyle iftihar olunacak büyük bir ümmetin ismidir." Şemseddin Sami, 1880'ler...
Reklam
"Dünya hayatının yalnız iktisat üzerine kurulmuş olduğunu, milletlerle memleketler kuvvetinin her şeyden ziyade mali teşkilat ve sa'ydan çıkacağını Mülkiye mezunlarına hep bu hocalar telkin etmişti. " Mülkiye'nin havası, 1880'ler
"Salih Efendi'nin Kanlıcadaki yalısının bahçesi Türkiye'nin ilk nebatat bahçesi idi. O, derse geldiği günler bahçesinden getirdiği çiçeklerin, yaprakların ilmi yaşayışlarını anlatırken bizim batıl itikatlarla doldurulmuş olan zihinlerimizi sanki süpürür ve temizlerdi. Mülkiye'nin havası, 1880'ler
"Merhum Murat Bey, Umumi Tarih dersinde hepimize çok büyük ibret levhaları verir ve bizi dünya inkılaplarının azametine alıştırırdı ve bu münevver muallimin takrirlerinde, o zamana kadar gittiğimiz mekteplerde veya evlerimizde dinlemeye alıştığımız batıl itikatlardan, çorak an'anelerden eser bulunmazdı. Murat Bey Mülkiye Mektebi'nden yetişecek efendileri Türkiye'de uyandığını dilediği yenilik ve medeniyet aşkı ile doldurmak isterdi. Mülkiye'nin havası, 1880'ler
Demokrasi, Modernite ve Okuryazarlık
"1870'ler ve 1880'lerde, erkek öğrencilerin çamur ve taş atarak veya İskoçya'da yaşanmış bir olayda olduğu gibi sınıfa bir koyun getirip "gelişmemiş hayvanların" artık dışlanmadığını öğrendikleri yorumuyla gerçekleştirdikleri protestolara rağmen, kadınlar, Kuzey ve Güney Amerika ile Avrupa'da bazı tıp fakültelerine de devam ettiler."
Sayfa 307
Reklam
Birçok BKÜ'de on dokuzuncu yüzyıl boyunca uzun çalış­ma saatleri olağandı. Birleşik Krallık'ta 1844 Fabrika Yasa­- sı'ndan önce normal bir iş günü 12 saatten fazla sürmek­teydi.ABD'de l890'lara kadar sadece iyi egitimli az sayıda çalışan kişi günde 1O saatin altında çalışmaktaydı. On do­kuzuncu yüzyıl boyunca göçmen işçiler günde 16 saate kadar çalıştılar.Almanya'da haftalık ortalama çalışma saati 1850-70 arasında 75,1890'da 66,1914'te 54'tü.Nor­veç'te fırıncılar 1870'ler ve 1880'ler boyunca çogu kez günde 16 saat çalışıyorlardı. Isveç'te 1880'lere kadar gün­lük ortalama çalışma saati 12'ydi. 1900'lara kadar, bazı mesleklerde, özellikle de fırıncılıkta bir işgünü 17 saate kadar çıkmaktaydı.Morch'un tahminlerine göre 1880'de Danimarka'da haftada altı buçuk gün ve toplam 70 saat çalışılmaktaydı.
Sayfa 187 - BKÜ=Bütün Kalkınmı ÜlkelerKitabı okudu
Metronun hem bir toplardamar hem de atardamar olarak hizmet gördüğü doğrudur. Londra'nın merkezini, özellikle de 1880'ler ve 1890'larda ortaya çıkan yeni mağazalarda kitlesel tüketime açmaya yardım etmiştir.
Metis Yayınları, Üçüncü Basım, 2008Kitabı okudu
Sınırlarımızı açmak bir gecede yapabileceğimiz bir şey değil tabii ki - olmamalı da zaten. Denetimsiz göç, Bolluk Diyarı'nda toplumsal bütünlüğü bozar şüphesiz. Ancak hatırlamamız gereken bir şey var: Delice eşitsizliklerin ol­duğu bir dünyada göç, yoksullukla savaşta en güçlü araçtır. Nereden mi biliyoruz? Tecrübeden. 1850'ler İrlanda'sında ve 1880'ler İtalya'sında hayat dramatik bir gerilemeye gir­diğinde, yoksul çiftçilerin çoğu yerini terk etmişti. Tıpkı 1830-80' de 100.000 Hollandalının yaptığı gibi. Bunların hepsi de gözlerini okyanus ötesindeki o sonsuz fırsatlarla dolu diyara dikmişti. Dünyanın en zengin ülkesi ABD, işte böyle temelleri göçe dayalı bir ülkeydi.
1880'ler
Bu noktayı inceleyen bir Amerikalı yazar, "20 yıl gibi bir süre içinde Türkiye'nin 200 milyon altın siterline varan bir dış borç altına girmesi ve bunu eldeki önemli kaynaklarda borçla mütenasip bir geliştirme yapmadan bu kadara çıkarması aklın alacağı bir şey değildir" diyor ve daha sonra da, Türkiye'nin, o zamandan beri şu kadar devrim, şu kadar kıtlık, şu kadar harp geçirdiği halde bu borcu ödemiş olmasına büsbütün şaşıyor.
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.