Selim ileri ‘nin ‘’Romanlar ‘ın kara sevdalısıydım’’ ifadesiyle başladığı kitabı 230 romanın inceleme yazısından oluşuyor. Romanlar üzerine yazdığı yazılarından, romanları okuduğunda edindiği izlenimlerinden, saptamalarından, hislerinden, dönemlerinde uyandırdığı tepkilerden, yer yer edebiyat eleştirmenlerinin görüşlerinden, derlediği notlarından
Türk tarihini anlamak için dünya tarihini bilmek lazım!
Beni tanımak demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Gazi Mustafa Kemal Atatürk kitabında tarihin akışını değiştiren, ona mührünü vuran dünyanın tarihinde nadir görülen Mustafa Kemal Atatürk'ü 1880'ler kuşağı, Balkan coğrafyası ve Mustafa Kemal'in aile kökleri ile başlıyor dehayı anlatmaya.
Akabinde askeri eğitimini, manastır yıllarına, milliyetçilik dönemini, İttihat ve Terakki, ikinci Abdülhamit, Enver paşa, Ziya Gökalp, Trablusgarp, Balkan savaşları ve Sofya yılları ile devam ederken tarihin bilinmeyen yönlerine ışık tutuyor.
Tüm yönleri ile milli mücadele dönemini anlatmaya devam ederken Kurtuluş savaşı ve askeri başarıları, kişisel özellikleri, dünyada anılardan, hafızalarda kalan izlerle Mustafa Kemal Atatürk'ü anlatıyor .
İlber Ortaylı'lı Türk tarihinde hiç unutulmayacak sürekli başvurulabilecek bir rehber bırakıyor bizlere.
Sizler de hiçbir mağlup milletin direniş göstermediği zamanda siviller ve askerlerle dünyaya meydan okumuş, tarihin bilinmeyen yönlerini, yanlış ifade edilmiş yönlerini, ve tarihi doğru kaynaktan okumak istiyorsanız mutlaka listenize ekleyin.
Keyifli okumalar diliyorum.
"Her toplum tarihi yapar ve bazısının yaptığı tarih öbür toplumların ve dünyanın gidişatını etkiler."
İlk Oryantalistler (Renan, Sacy ve Lane) Doğu'nun anlatımını “mizanseni” olarak gerçekleştirdiler; sonraki Oryantalistler, âlim yahut yazar olsun, sahneye sıkı sıkıya bağlı kaldılar. Daha sonra ise sahneyi yönetmek gerektiğinde, görüldü ki; “yönetim oyununda” kurumlar ve hükümetler şahıslardan daha ustadırlar.
İşte 19. yüzyılın 20. yüzyıla bıraktığı Oryantalist miras budur. Şimdi biz, mümkün olan isabet ile, 1880'ler de Batı'nın Doğu'yu işgali ile başlayan 20. yüzyıl Oryantalizminin nasıl olup da hürriyeti ve bilimi bu kadar başarılı bir kontrol altında tuttuğuna bir bakmalıyız. Yani resmi kalıplar içinde kendini sürekli olarak üreten bir sistem haline getirilişine...
~
Canıma kıyma girişimimden sonra kendime saygım yerlerde sürünüyordu; kendimi bir hiç olarak görüyor, sürekli kendimi suçluyor, yaşamaktan utanıyordum.
~
Sonlara doğru bitmesin istediğiniz, kurgu ve gerçekliğin muhteşem şekilde harmanlandığı ve kendinizi kesinlikle yaşandığına inanmak isterken bulduğunuz kitap. 1880'ler Viyana'sında geçiyor, baş kahramanlar Nietzcshe ve Dr. Breuer, bu iki adamın hakikati bulmak adına kurdukları hakiki bir dostluğu okurken geçen derin diyolaglarda gözlerinizden bir kaç damla süzülüyor. Nietzcshe'nin felsefesi ve hayatı biraz ilginizi çekiyorsa, mutlaka okumanız gereken bir kitap.
Buna karşın, iki yüz yıllık kölelik çoğu siyahi ailenin beyazlardan çok daha fakir ve az eğitimli olması sonucunu doğurmuştu. 1865'te Alabama'da doğan birinin beyaz komşularına göre iyi bir eğitim alma ve iyi kazandıran bir işte çalışma şansı çok daha düşüktü. Bu kişinin 1880'ler ve 1890'larda doğan çocukları da aynı dezavantajlardan muzdaripti, sonuçta onlar da eğitimsiz ve fakir bir ailede doğmuşlardı.
Metronun hem bir toplardamar hem de atardamar olarak hizmet gördüğü doğrudur. Londra'nın merkezini, özellikle de 1880'ler ve 1890'larda ortaya çıkan yeni mağazalarda kitlesel tüketime açmaya yardım etmiştir.
Bu roman, bence, anlatım, üslup, kurgu açılarından dönemi için çok seçkin bir eserdir. Dahası, seçkinliğini bugün de korumakta.
...
Düşünün, 1880'ler ve bilinç akımı!
18. ve 19. yüzyılda Kanada'nın iç bölgelerinde Yerlilerden kürk alıp bu kürkleri kanolarla imtiyaz sahibi şirketin, Kanada'nın doğusundaki ticaret merkezine taşıyan, bu iş için de şirketten ücret alan Fransız veya Fransız-Yerli melezi uzman kanocular. 17. yüzyılda bu işi yapan courer du bois'ların yerini aldılar. Bazısı kendi
1820'lerde ilk petrol kuyusu New York'ta kazıldı. 1830'da Britanyalı biliminsanı Faraday elektromanyetizmi keşfetti ve böylece
jeneratör ve makinalar yapılmaya başlandı. 1880'lerde Tesla'nın alternatif akımı icadıyla her şey değişti. Artık enerji teller içinde taşınabilir hâle gelmişti. 1948'de Suudi Arabistan'da petrol depoları bulundu. 1970'ler enerji savaşlarının kapalı perde arkasından çıkıp, sahnede oynamaya başladığı, ambargo yılları. 1980'lerde
biliminsanları, fosil yakıtların küresel iklim değişikliğine büyük ve yıkıcı etkisinden bahsetmeye, bu konuda bilimsel çalışma sonuçlarını açıklamaya başladılar.
Birçok hikaye, seçtikleri erkeklerle evlenememe ya da istemedikleri biriyle evlendirilme korkusu yaşayan kadınların kaderini konu edinmiştir. Ama işin içinde cinsellik hiç yoktur. Yıl 1880'ler ve 90'lar olduğundan gayrimeşru cinsel ilişki tasvip edilmeyen bir şeydi ve yalnızca öykülerin kötü karakterlerinin ya da erdemsiz kadınların özelliği olarak işlenirdi.
Merhaba sevgili kitap dostlarım
Sevgili @tulininkutuphanesi ve
Leyla Avcı ile #karamazovkardeşleri #okudumbitti. Oldukça zorlu, okumak ve anlamak için ekstra çaba gereken, #dostoyevski nin dehalığını apaçık ortaya koyan bir eserdi. Ki düşünün bizim üç buçuk haftamızı aldı okumak. Her sayfada altını çizdik, notlar aldık, konferans
...inşaatı yarım kalan Cami-i Kebir'in bir an evvel bitirilmesi istenilmekteydi. Ahali tarafından tekrardan yardım toplanılması düşüncesi ortaya çıkmış daha önceden devlet hazinesinden yapılan yardımlar ve yine ahaliden alınan paraların neticesinde caminin bitirilmemiş olması ahali arasında şüphe uyandırmıştı. Bu yüzden yeniden ahaliye başvurma fikrinden vazgeçilmiştir. Bunun aksine daha önce camiye toplanan paraların nereye harcandığının incelenmesi için Samsun Redif Kumandanı Ferik Hüseyin Kuzu Paşa başkanlığında bazı askeri komutanlar ve ahalinin önde gelenleri tarafından bir komisyon oluşturulmuştur.
Sayfa 40 - Samsun Kent Müzesi Araştırma Merkezi Yayınları
Sınırlarımızı açmak bir gecede yapabileceğimiz bir şey değil tabii ki - olmamalı da zaten. Denetimsiz göç, Bolluk Diyarı'nda toplumsal bütünlüğü bozar şüphesiz. Ancak hatırlamamız gereken bir şey var: Delice eşitsizliklerin olduğu bir dünyada göç, yoksullukla savaşta en güçlü araçtır. Nereden mi biliyoruz? Tecrübeden. 1850'ler İrlanda'sında ve 1880'ler İtalya'sında hayat dramatik bir gerilemeye girdiğinde, yoksul çiftçilerin çoğu yerini terk etmişti. Tıpkı 1830-80' de 100.000 Hollandalının yaptığı gibi. Bunların hepsi de gözlerini okyanus ötesindeki o sonsuz fırsatlarla dolu diyara dikmişti. Dünyanın en zengin ülkesi ABD, işte böyle temelleri göçe dayalı bir ülkeydi.