Kitap Adı: Aylak Adam
Yazar: Yusuf Atılgan (1921-1989)
Milliyeti: Türk
Yayınevi: Can
Sayfa Sayısı: 190
İlk Basım Tarihi: 1959
Başlama Tarihi: 17.03.2020
Bitiş Tarihi: 18.03.2020
Puan: 78
Fikir: Yusuf Atılgan'dan okuduğum ilk eserdi. 4 bölümden oluşuyor (Kış, İlkyaz, Yaz, Güz) ve 1 senelik bir zaman dilimini kapsıyor. Kitapta Türkiye'de de o dönemlerde ortaya çıkmaya başlayan mirasyedi, zengin, işsiz sınıftan yani "Aylak Takımı"ndan bir karakteri, C.'yi anlatıyor. Bir adı bile yok, uygun görmemiş yazar. C. hep O'nu arıyor ama O'nun ne/kim olduğunu, onu nerede bulacağını kendisi de bilmiyor. Aslında bu boşluk halinde bir "tutamak" arıyor kendisine. Bir yaşam gayesi. Ve bu çabasından 1 senelik bir kesiti bizimle paylaşıyor yazar. Lakin her ne kadar çok güzel tahlilleri, hicivleri vs. olsa da cinsellik unsuruna maalesef biraz fazlaca yer vermiş. Bu sebeple direkt tavsiye ediyorum diyemeyeceğim. Üzgünüm. Keyifli okumalar, selâmetle kalın...
AYNAMIN ARKASI.
Öncelikli olarak kitabı dün akşam bitirdim ancak nasıl bir yorum yapabilirim diye düşünüyorum. Sonunda beni ters köşe edebilen kitaplardan bir tanesi oldu. Aslında bazı şüphelerim zaten vardı Ancak bu kadarını da düşünmüyordum.
Savcı Bey, birçok problem yaşayarak büyüyen biri. İlk olarak duyma engeli olan abisini çok alakasız bir şekilde kaybetti. Daha sonra ailesi yüzünden ablasını kaybetti. O kadar daha problem yaşadı ki okurken gerçekten acaba ben nasıl tepki verirdim diye düşündüm sürekli.
Tek hedefi savcı onun hepsinin intikamını almaktı. Ve bunun için büyük bir adım atıp İstanbul'da okumaya başladı. Gerek ev sahibi gerek farklı kişiler onu o kadar güzel davrandı ki asla zorluk çekmedi. Ta ki ev sahibinin kızınla tanışana kadar.
Onunla tanıştıktan sonra her şey çok daha karışık ve anlamsız bir şekilde ilerlemeye başladı. O aşkım bulduğunu düşündüğü için çok sorgulamadı Ancak ben okurken sana nasıl böyle yapmasına izin veriyorsun diyerek karakteri bolca azarladım.
Ve kitabın sonunda bazı gerçekleri öğrendiğimde ağzım açık kaldı. Ancak kesinlikle harika bir anlatımı vardı. Başta biraz ağır ilerliyordu ancak bir yerden sonra tamamen çözülmeye başladı. Ve kitabın son sayfasına devamı gelecek yazısını görünce Bir tık üzüldüm çünkü beklemeyi seven bir insan değilim. Ancak mecbur bekleyeceğiz.
Bu ay okuduğum en iyi kitaptı diyebilirim en azından şu anlık. Kesinlikle tavsiye ederim.
Kitaptan alıntılar:
En pahalı hediye karşılıksız olandır, gebe kalınandır.
Sayfa sayısı: 190
Aldığım fiyat: Hediye.
104 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Ötüken Dergisi'nin bu sayısı içerik olarak; daha gelişmiş ve ilk defa 104 sayfa olarak karşımıza çıkıyor. Biraz derginin içeriğinden bahsedecek olursam; Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir ile yapılmış bir söyleşi, çeşitli kitap incelemeleri, Türk'ün yıllardır kanayan yarası olan; Karabağ ile ilgili önemli yazılar, Türk kültüründe Spor ile ilgili çeşitli yazılar, birbirinden güzel şiirler ve sanat ile ilgili yazılar yer alıyor. Ayrıca derginin yanında hediye edilen "Ergenekon'dan çıkış" posteri de çok güzel. Son olarak iletişime geçmek isteyenler bulunduğu şehirde yer alan Ötüken Dergisi Temsilciliklerinden bu sayıyı temin edebilir.
ESEN KALINIZ.
Sosyal medya adresleri:
•İnstagram:instagram.com/otuken.dergisi?...
Twitter: twitter.com/otukendergisi?s=09
Facebook:facebook.com/otukendergisi
İnternet Sitesi: otukendergisi.com
İnsanın olmak ile sahip olmayı birbirine karıştırdığı bu dünya üzerinde bütün aşkın değerleri bir kenara itip aziz bir görünüm elde etmek uğruna giriştiği aciz mücadeleler kötülüğün, yıkımın, kıyımın, acının, gözyaşının, hasretin, çalınan umutların habercisi savaşları doğurmuştur. İnsanlar basit hesaplar peşinde zavallı bir düsturla insanlığın
Müthiş bir final. Aynı filmlerdeki gibi
Dört kitaplık bir serinin sonu. Ben, her kitabı ortalama 180-190 sayfa civarı olan bu seriyi aşağı yukarı bir hafta içinde bitirdim. Okurken zevk aldım. Her sayfa ve her bölümde heyecan katsayısı giderek arttı ki bu beni kitabı okumak için diri tuttu. Dört kitabı internetten uygun fiyata alıp bir hafta içinde rahatlıkla okuyabilirsiniz ve damağınızda heyecan tortusu kalır. Tabii karar sizlerin. Ben okuyun derim.
384 syf.
8/10 puan verdi
Ölüm ve fedakarlık dolu bir kitap
Ölüm kokan bir kitap... Zola'nın yazdığı natüralist kitapların en dehşet sonla biteni ve kitaplarında hiç eksik olmayan ölümlerle süregiden düzeniyle yine etkileyici ve akılda kalıcı bir eser olmuş. Pauline küçük bir kızken akrabaları ile kalmak zorunda kalıyor. Ailesi göçmüş ve kendisi de bir süre kaybolduktan sonra bulunmuştur. Kitap başlarda doğal ilerliyorken zaman atlamaları ile birçok ilişki gün yüzüne çıkıyor. Pauline'e kalan 190 bin frank zamanla ufak ufak ev harcamalarına giderken, kuzeni ile evlilik planlanmaktadır. Yaşı gelince de serveti gittikçe azalsa da kontrolünü yengesi ona bırakmıştır. Evde aynı zamanda yatalak bir hasta vardır. Acıdan deliler gibi evi inleten bu adam Pauline'in dayısıdır. Zaman içerisinde sarsıcı birkaç ölümle birçok olay gelişir. Evlilik işi yatar çünkü kuzeni yani Lazare evlerinde başka bir kızla yakalanır. Pauline o kadar iyi niyetli ve başkalarını mutlu etme sevdalısıdır ki kendi mutluluğu yerine bir zaman sonra onları evlendirmek için kovduğu kadından kuzeni ile evlenmesini ister. Bir çocuk doğar ve o çocuk doğarken de ölümle, yaşam çizgisi ip gibidir. Kitabın en sonunda sarsıcı bir intihar olur fakat Pauline'in iyi niyeti ve mutlu olamama sorunundan dolayı fedakar bir yaşam sürer. Yaşama tutunmaya çalışan gencecik kızın geldiği nokta ve yaşadıkları içimizi bazen ısıtacak bazen de pes artık dedirtecek cinsten...
