Biz ölürüz piraye, selamız okunur.. Biz ölürüz piraye, aşkımız okunur... |Nazım Hikmet| İyi ki doğdun, iyi ki yazdın / 15 Ocak 1902
(...)Sevgilim, bu ayak sesleri, bu katliâmda hürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu, fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içinden güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman... |Nazım Hikmet| İyi ki doğdun, iyi ki yazdın / 15 Ocak 1902
Reklam
Hiç kimse AKIL almak istemez. İstedikleri sadece TEYİT edilmektir!... John Steinbeck, (27 Şubat 1902 - 20 Aralık 1968) ABD'li yazar. 27 Şubat 1902'de Amerika Birleşik Devletleri'nin Kaliforniya eyaleti Salinas kentinde doğdu. 20 Aralık 1968'de New York'ta yaşamını yitirdi. 1940 Pulitzer Ödülü ve 1962 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi gerçekçi roman-öykü yazarı.
Ölümünün 52. yılında büyük usta Nazım Hikmet'i saygı ve hasretle anıyoruz. -Nâzım Hikmet Ran (17 Ocak 1902 – 3 Haziran 1963), ya da kısaca Nâzım Hikmet, Türk şair, oyun yazarı, romancı ve anı yazarı. "Romantik komünist" ve "romantik devrimci"olarak tanımlanır. Siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. İt Ürür Kervan Yürür kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır.Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir. Şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Nâzım Hikmet, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yattı. 1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldı; ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile bu işlem iptal edildi. Mezarı Moskova'da bulunmaktadır.
Evet bu iki adam yerden topladıkları bunca şeyi hemen ağızlarına atıyor, çiğniyor ve yutuyorlardı. Bu olay dünyanın en büyük, en zengin ve en güçlü İngiltere'sinin başkentinde 1902 yılının yirmi ağustosunda, akşamın altıyla yedisi arasında oluyordu.
Sayfa 47 - Altınpost YayıncılıkKitabı okudu
222 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
'Uçurum İnsanları' Jack London'ın büyük bir yazar oluşunun kanıtı. Sadece hissederek değil yaşayarak yazdığı bir eser. 1902 yılında dönemin altın çağını yaşayan Londra'nın, Doğu yakası diye adlandırılan semtinde aç, evsiz, yoksul ve işçi sınıfının arasına onlardan biri gibi karışan yazar, deneyimlerini ve gördüklerini kaleme almış ve kitap 1903 yılında basılmıştır. Kitapta yazar tek göz odalarda yaşam mücadelesi veren aileler, sokaklarda yaşamaya çalışan ve gece uyumanın yasak olduğu parklarda banklarda sabahlayan evsizler, iş bulacak kadar şanslı olup da ailesine bakmaya çalışan insanların hayatları mücadeleleri anlatıyor. London bu insanların hayatlarını irdeliyor, mahkemelere giderek davaları inceliyor, gazetelerden araştırma yaparak yaşanan insanlık ayıbını, yüksek kesimin ve yerel gazetelerin yokmuş gibi gösterdiği sorunları gözler önüne seriyor. Jack London'ın 26 yaşında yazdığı bu kitapta beni ağlatan bölümlerden birini paylaşmak istiyorum: "Size son anlatacağım bu savaşa umutsuzca katılan on yedi yaşındaki Harriet olacak Harriet A. Walker. Bir emaye fabrikasında çalışırken hastalanmış, babası ve kardeşi aç olduğundan hastalığını saklamış ve her gün altı kilometre yürüyerek işine gidip gelmiştir. Ölümüyse on yedi yaşını bitirmeden olmuştur."
Uçurum İnsanları
Uçurum İnsanlarıJack London · Alfa Yayınevi · 20203,529 okunma
Reklam
222 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
1902 yılı Londra- Doğu Yakası ve günümüz Dünyası. Değişen takvim yılıyla beraber ekonomi, güçler dengesi, kanunlar, devletler, yollar, binalar ve daha birçok şey. Ama üzülerek söylüyorum ki insanlık adına değişen pek birşey olmamış. Ötekileştirilen insanlar, ölen çocuklar ve yetişkinler, birbirini sevmeyen, nefret edip kin besleyen insanlar, savaş, açlık, yıkım. İşte Uçurum İnsanları kitabı ben de bu kadar karamsar bir etki bıraktı. Çevremdeki iyi şeyleri gölgede bırakacak kadar bir üzüntü yaşattı bana. Birebir acıyı yaşayan insanları gözlemleyerek, onlar gibi yaşayarak yazılmış bu eseri okumanızı tavsiye ederim.
Uçurum İnsanları
Uçurum İnsanlarıJack London · Alfa Yayınevi · 20203,529 okunma
ÇÖLDE BİTEN RAHMET AĞACI M. NİHAT MALKOÇ Adı pek bilinmeyen kıymetli yazarlarımızdan biridir Safiye Erol. Yeni nesil, ne yazık ki, bu ismi pek hatırlamaz. Aslında o, kaleme aldığı birbirinden değerli romanlarıyla ve hikâyeleriyle edebiyatta yer edinmeye layık bir isimdir. Merhume Samiha Ayverdi’nin deyimiyle Safiye Erol “dürüst, hamiyetli,
222 syf.
·
Puan vermedi
Roman tadında bir eser bekliyorsanız eğer beklentileriniz boşa çıkacak demektir.Başlangıçta biraz kısa olay örgüleri var ama asıl kitabın yazılış amacı eleştiri yazmak gibi.Yazar 1902 yılında Londra'nın karanlık tarafına ışık tutmuş.Yazarın bir süre fakir kesimle yaşamaya başlayıp burda geçen birkaç olayı ve daha sonra gözlemlerini ve eleştirilerini ele almış.Benim için özellikle aranıp okunacak bir kitap değildi.Elbette içinde çok etkileyici gelen insan olmanın farkı nerde dedirten kısımlar var ama bence bir öncelik değil kitap.Ama kitabın adının güzel seçilmiş olduğunu itiraf etmeliyim.Sefaleti uçurum olarak görmek ve sefalet yüzünden dibe vuran insanları uçurumdan düşen insanlara benzetmek de yazarın güzel bir tercihi olmuş.
Uçurum İnsanları
Uçurum İnsanlarıJack London · Alfa Yayınevi · 20203,529 okunma
Reklam
1902 yılında İstanbulda dünyaya gelen Afife Jale, Türk kadının en güçlü sesidir. İlk Türk tiyatro kadın oyuncusu olan sanatçı, tiyatroya olan aşkı ile bir ilki başarmıştır. Afife Jale, Müslüman kadınların sahnede rol yapması, oynaması günah ve yasak olan bir dönemde zoru başardı. Babası oyunculuğu hafiflik olduğunu düşündüğü için bu işi
Émile François Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), Fransa'da natüralizm akımının öncüsü olan ünlü bir yazardır. Zola'nın edebiyat dışındaki şöhreti ise, Dreyfus Davasında takındığı aydın tavrından kaynaklanmaktadır. 1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus’u hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, baskılardan dolayı Fransa'yı terkedip bir süre Londra'da yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davası'nın yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Émile Zola, 1902 sonbaharında, kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü. “Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” en tanınmış romanlarıdır. Tüm romanlarında,doğal ve gerçekçi bir tarzla, hayatın zorluklarından bahsedilir. Örneğin Nana adlı romanda yokluktan dolayı batağa sürüklenen bir genç kızın dramı, büyük bir gerçekçilik ve dramla anlatılır.
Açlık
Çamurlu, balgam dolu kaldırımda gördükleri portakal ve elma kabuğu parçalarını, üzüm çöplerini alıp yiyorlardı. Erik çekirdeklerini dişleriyle kırıyor, içlerini çıkarıyorlardı. Bezelye büyüklüğündeki ekmek kırıntılarını, ne olduğu anlaşılamayacak denli kirlenip kararmış elma koçanlarını toplayıp ağızlarına atıyorlar, çiğneyip yutuyorlardı. Bunlar Tanrı'nın senesi 1902'de, 20 Ağustos gününün akşamı saat altıyla sekiz arasında, dünyanın gördüğü en büyük, en zengin ve en güçlü imparatorluğun merkezinde yaşanıyordu.
Sayfa 49 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Bazıları,Leninizmde esas olanın,Marksist tezlerin eyleme geçirilmesi,bu tezlerin 'uygulanması' olması anlamında,Leninizmin,pratiğin teoriye göre önceliği olduğunu,teoriye gelince,Leninizmin bu bakımdan oldukça umursamaz olduğunu sanıyorlar.Plehanov'un defalarca,Lenin'in teoriye ve özellikle felsefeye ilişkin 'umursamazlığı' ile alay ettiği
Resim