Günümüz dünyası 1914 öncesinde var olan dünyaya kıyasla çorak, köhne bir yerdir; hatta o dönemde yaşayanların hayalini kurduğu gelecekteki dünyaya kıyasla durumu çok daha kötüdür. 20. yüzyıl başında, gelecekte akıl almaz ölçüde zengin, bol bol dinlenen, düzenli ve verimli bir toplum –cam, çelik ve kar beyazı betondan mikrop, ışıltılı bir dünya- olacağı fikri, hemen hemen her okumuş yazmış insanın bilincinin bir parçasıydı. Bilim ve teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerliyordu ve gayet doğal olarak da ilerlemeye devam edecekleri varsayılıyordu. Kısmen uzun bir savaşlar ve devrimler silsilesinin yarattığı yoksulluk yüzünden, kısmen de katı bir disiplinin hakim olduğu toplumlarda ampirik düşünce alışkanlığı sürdürülemeyeceği için böyle bir ilerleme olmadı. Bir bütün olarak dünya bugün 50 yıl öncekinden daha ilkeldir.
1. Dünya Savaşı aslında "yıpratma stratejisi"ne dayanan bir savaş olmuştu. Savaşın diğer bir kurdu, İngiliz Savaş Kabinesi'nin başındaki Lord Kitchener, bu gerçeği daha Ekim 1914'te görmüştü. Şu sözler ona aitti: "Almanya mücadeleyi ancak olası bütün insan kaynaklarını tüketince bırakacaktır."
Sayfa 165 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
1918'de İtilaf Kuvvetleri insan gücü ve teknolojik bakımdan arayı oldukça açıyordu. Savaş sona erene kadar 2 milyon ABD askeri Avrupa'ya çıkacaktı. 1914-1918 yılları arasında İtilaf Devletleri'nin savaş giderleri 57.7 milyar dolara yaklaşırken, İttifak Devletleri'nin toplam gideri 24.7 milyar dolarda kalacaktı. İtilaf Devletleri'nin seferber ettiği toplam asker sayısı 40.7 milyon iken, bu sayı İttifak Devletleri'nde 25.1 milyon olacaktı. Evet, Vahdeddin'in Almanya seyahati esnasında, Ocak 1918'de Almanların başarı ümidi tamamen yok olmamıştı, az da olsa ümitleri vardı. Ancak iki tarafın güç dengesi ve moral üstünlüğü karşısında, Almanya ve müttefiklerinin savaşı 1918 yılının sonuna kadar sürdürebilmeleri bile aslında bir mucizeydi. Mustafa Kemal Paşa, bu gerçekleri daha ilk gününden beri bütün çıplaklığıyla görmüştü.
Sayfa 137 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
DÂRÜLBEDAYİ Türk tiyatrosunda en önemli atılımlardan biri "Dârülbeda- yi"nin kuruluşudur. 1913-1914 yıllarında İstanbul Valisi olan Operatör Cemil Paşa bir konservatuvar açmak istedi. Belediye Meclisi'ndeki Avrupa görmüş birkaç kişi de bu isteği destekleyince, konservatuvar için üç bin lira ödenek ayrıldı. Cemil Paşa konservatuvarm
Sayfa 244 - Mitos Boyut yayınları 2010Kitabı okudu
1914'te İttifak güçlerinin elinde 3.5 milyon, İtilaf güçlerinin ise 5.7 milyon asker bulunuyordu. Bu nedenle, 1914'te savaş batı cephesinde başladığında 1.8 milyon kişilik 73 Alman tümeninin karşısında, 2.4 milyon kişilik 92 İngiliz, Fransız ve Belçika tümeni yer almıştı. Dolayısıyla Schlieffen planının başarısız olmasında bir etken de bu güç mukayesesiydi.
Sayfa 34 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
1. Dünya Savaşı'nın çok kısa süreceğine inananlar Enver Paşa ve arkadaşlarıyla sınırlı değildi. Tüm tarihçilerin aynı fikirde olduğu bir konu vardı ki, o da savaşa katılan tarafların tümü savaşın kısa süreceğine inanıyordu. Birçok ülkede savaşın 1914 yılbaşına kadar biteceği inancı yaygın olduğu için, insanların çok geç olmadan bu savaşa katılmak için neredeyse yarış ettikleri inkâr edilmez bir gerçekti.
Sayfa 33 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Rusya 2 Kasım 1914'te Babıâli'ye gönderdiği bir nota ile savaş ilan etti. 5 Kasım'da İngiltere'nin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savaş ilanı gerçekleşti. 11 Kasım'da da Osmanlı Devleti İtilaf Devletleri'ne savaş ilan etti. 23 Kasım'da törenle Cihad-ı Ekber ilan edilerek İslam âlemine duyuruldu. Bunun fazla etkisi olduğu söylenemez. İngilizler ve Fransızlar Osmanlı ordusu karşısında Müslüman sömürgelerden topladıkları askerleri kullanacaklardı. O bir yana, Osmanlı uyruğu Hicazlılar ve daha başka pek çok Arap, Osmanlı ordusuna silah çekmekten çekinmediler.
Sayfa 30 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
17 Eylül 1914'te Mustafa Kemal Sofya'dan Tevfik Rüştü (Aras) Bey'e bir mektup göndermişti. Mustafa Kemal bu mektubunda 1. Dünya Savaşı'nın geleceğini nasıl gördüğünü açıkça ortaya koymuştu: "Birtakım insanlar vardır ki hakkımdaki fikirleri daima olumsuzdur. … Benim, her ne şekilde olursa olsun vücudumun ortadan
Sayfa 25 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Osmanlı donanmasının modernize edilmesi İngiltere'ye, kara kuvvetlerinin modernizesi ise Almanya'ya bırakılmıştı. İngiltere'nin Amiral Limpus başkanlığında Osmanlı donanmasına gönderdiği danışman grubu oldukça kalabalıktı. Kara kuvvetleri ve genelkurmay için gönderilen Liman von Sanders başkanlığındaki Alman danışman grubu Limpus'un grubunu adeta dengeliyordu. Reşadiye ile biraz daha büyük olan Sultan I. Osman zırhlıları, İngiliz tersanelerinde yapılmıştı. Üzerlerinde daha fazla top vardı. Reşadiye 1913'te denize indirilmişti. Modern liman tesisleri Türkiye'de henüz inşa edilmediği için teslim edilememişti. Tesisler 1914 Ağustos'unda tamamlanacak, Reşadiye ile Sultan I. Osman İngiltere'den ayrılacaktı. Bu gemiler sayesinde Osmanlı İmparatorluğu Ege'de Yunanistan ve Karadeniz'de Rusya ile boy ölçüşebilecekti.
Sayfa 23 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Dikkat çekici bir husus, 1913 itibarıyla Boğazlar'dan geçen gemilerin toplam tonajının, Süveyş'ten geçen gemilerin toplam tonajının üçte ikisine varmış olmasıdır. Boğazlar'ın sadece Osmanlı İmparatorluğu ve Karadeniz'e sahildar devletler cihetinde cereyan eden bir ticarete hizmet ettiği, Süveyş'in ise bütün bir yarıküre ve Hint imparatorluğuna açıldığı göz önünde tutulacak olursa, stratejik öneminin yanı sıra Boğazlar'ın ekonomik öneminin de nasıl süratle artmakta olduğu daha iyi gözler önüne getirilebilir. Nihayet bir diğer önemli veri de 1914 başında Çarlık'ın toplam nüfusunun üçte birine yakın bir kısmının Karadeniz Havzası'nda yaşamakta oluşudur.
Sayfa 255
Reklam
Mustafa Kemal Atatürk - 1914
Atatürk'ün Salih Bozok'a mektubu (1914'ün son günlerinde yazılmıştır). Kaynak: Atatürk'ün Bütün Eserleri 1. Cilt, s.207
Kim söylemiş beni Süheylâ’ya vurulmuşum diye? Kim görmüş, ama kim, Eleni’yi öptüğümü, Yüksek kaldırımda, güpegündüz? Melâhat’i almışım da sonra Alemdara gitmişim, öyle mi? Onu sonra anlatırım fakat Kimin bacağını sıkmışım tramvayda? Güya bir de Galata'ya dadanmışız; Kafaları çekip çekip Orada alıyormuşuz soluğu; Geç bunları, anam babam, geç; Geç bunları bir kalem; Bilirim ben yaptığımı. Ya o, Muallâ’yı sandala atıp, Ruhumda hicranını söyletme hikâyesi? ORHAN VELİ KANIK (13-Nisan-1914)
İran saldırır ama bir şey yapamaz diye çoğu kişi haklı çıktı ama 3. Dünya savaşının online olması için durumu baya ilerletti. 1914'teki gibi taraflar yerlerini almaya başladılar!..
Sait Paşa: (1839-1914). Dokuz kere sadrazam olmuş (ilk sadareti, 1879), idare-i maslahatçı, Batı hayranı bir zat. Halk arasında "Şapur Çelebi diye anılır. Efendisi Abdülhamit Han'ın felaketini hazırlayanlardan biri. Küçük Sait Paşa, gerçekten de küçük bir adamdır.
Sayfa 329 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.