Henry Miller "Benim için kitap insandır ve benim kitabım benim olduğum insandır: aklı karışık, savsak, huzursuz, kösnül, edepsiz, kavgacı, düşünceli, kılı kırk yaran, yalancı, şeytancasına içten ve gerçekçi insan." Alman göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 26 Aralık 1891'de New York'ta doğan Henry Miller, Brooklyn sokaklarında büyüdü.
Hayat Üç Buçukla Dört Arasındadır. Ya Üç Buçuk Atarsın, Ya da Dört Dörtlük Yaşarsın. Neyzen Teyfik Tevfik Kolaylı (24 Mart 1879 Bodrum, Muğla - 28 Ocak 1953 İstanbul), ya da yaygın bilinen adıyla Neyzen Tevfik, taşlamalarıyla tanınan Türk neyzen ve şairdir. Taşlama kitaplarının yanı sıra, çeşitli taksimler ve saz semailerinin bestecisi olarak da bilinir.
Reklam
266 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Biz, Bin Dokuz Yüz Seksen Dört ve Fahrenheit 451'in ardından, Cesur Yeni Dünyayı okuyarak Kara Dörtlemeyi tamamlamak istiyordum bugüne kısmetmiş. Cesur Yeni Dünya'da Huxley'in çarpıcı anlatımı; eski dünya mı? yoksa Cesur Yeni Dünya mı? ikilemini kitaptaki bazı karakterlere yaşattığı gibi okuyucuda yaşatıyor. Kitabın sonundaki "Cesur Yeni Dünya Üzerine" bölümünde David Bradshaw'un dediğine göre Huxley'de bu ikilemi yaşamış ve o da benim gibi ikisinin arasında bir yerde karar kılmış. Hayata bakış açınızı değiştirecek bu harika kitabı herkese öneriyorum. Ayrıca ilgilenenlere tavsiyem Kara Dörtlemeyi aşağıdaki sıraya göre okumaları; Biz (1920), Cesur Yeni Dünya (1932), Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1949) ve Fahrenheit 451 (1953) Son olarak şunu da belirteyim, Distopya türündeki kitaplardan alınan haz yaşla doğru orantılı insan belirli bir olgunluğa ulaşmadan okuduğu zaman bu tür eserlere hak ettiği değeri veremiyor. İstisnalar mutlaka olacaktır ama 30'lu yaşlar ve sonrası bence en uygun zamanlar.
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202184 okunma
124 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
orjinal adı; `en attendant godot`; olan 1949 yılında fransızca olarak yazılmış , 1953'te paris'de ilk kez sahnelenmiş, son `modernist`lerden, daha sonraki pek çok yazarı etkilemiş olduğu için de ilk `postmodernist`lerden biri olan,1969'da nobel edebiyat ödülü'ne layık görülen irlandalı yazar samuel beckett'ın ünlü eseridir.
Godot'yu Beklerken
Godot'yu BeklerkenSamuel Beckett · Kabalcı Yayınevi · 20008.1k okunma
Muzaffer abinin türkü paylaşmasını kıskandın ve en çok sevdiğim türküyü paylaşasım geldi. :D Sayesinde türkünün hikayesini öğrenme fırsatım oldu. Ah Bir Ataş Ver Çanakkale Boğazı, Nağra Burnu açıkları 4 Nisan 1953, Saat 02:15 Uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nağra Burnu açıklarında İsveç bandıralı Nabuland Şilebi ile Çarpıştı. Sessiz, soğuk ve bulanıktı gece. Başından aldığı şiddetli darbe ile Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı. Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler. Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi. ah, bir ataş ver, cigaramı yakayım sen sallan gel, ben boyuna bakayım (x2) uzun olur gemilerin direği çatal olur efelerin yüreği ah, yanık olur anaların yüreği ah, vur ataşı gavur sinem ko yansın arkadaşlar uykulardan uyansın (x2) uzun olur gemilerin direği çatal olur efelerin yüreği ah, yanık olur anaların yüreği
Devrim sonrası mücadeleden neden mollalar galip olarak çıktı? Öncelikle, sıradan Iranlının yaygın ve derin desteğine sahiptiler; liberal siyasi partiler ise, aksine, şahın baskıcı yönetimi tarafından dumura uğratılmıştı ve kitlelerle bağını kaybetmişti. İkinci olarak, dinin İran toplumundaki rolü şahın anladığından çok daha derindi ve rejim yozlaştıkça mollaların ahlaki otoriteleri artmıştı. Üçüncü olarak, mollalar kendilerine karşı olanlara şiddet uygulamaya diğer gruplara göre daha hazırdılar. Kendilerini kaybedercesine baskı uyguladılar, insanları hapsettiler ve öldürdüler. Sonunda, Iranlıların 1953 yılında kaybettikleri demokrasiye yeniden kavuşacaklarını ümit ettikleri rejimin kontrolünü mollalar ele geçirdiler.
Sayfa 129 - İletişimKitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.